29 Temmuz 2013 Pazartesi

ARZa DEĞİL ARŞa BAK

   ARZa DEĞİL ARŞa BAK
kARŞındakilere bakmayı bırakıp
İçinden seslenen ile buluş
Ve yARıŞma artık bARıŞ
Çünkü sıfır noktasıdır vARıŞ


Seni zincirleyen tüm şey-h-tanların
‘Ben tanrıyım’ derse
“Benden fazla değil” de
‘Sen tanrısın’ derse
“Senden fazla değil” de


De ki,
Sıfır ile çarpılmanın
Yanlışlığını görsünler
Sıfırın tek rabbinin de
Sonsuz olduğunu bilsinler


Tam bağımsız ol, bağlayamasınlar
Tam doyumu bil, yağlayamasınlar
Kandıramadıklarına üzülürken de
Öyle sev, şaşmadan ağlayamasınlar


Gece bitip gün gelince
Tek din tamama erince
İnsan düşünür derince
Tartışmaz artık görünce


Levh-i Mahfuz’u gökte arayan
Rahman’ı gökten bekler durur
Levh-i Mahfuz’u yerde bulan
Rahim’i yürekten besler yürür


Hiç görmedin Muhammed’i
‘Görmeden inandım’ dedin
Öyleyse gömülen çocuklara
Söyle neden dur demedin


Geç değil, uyan haydi
Temizle sen de elbiseni
Zor olanı kolay kılar sana
Bil ki alemlerin rabbi

24 Temmuz 2013 Çarşamba

AŞK-I SONSUZ

   AŞK-I SONSUZ
Bardaktan boşalırcasına yağan o ruh, mat etti her köşede saklı duran zihnimin şeytanlarını
Rahmet etti tüm benliğimi de; teslim aldı saklı duran kalbimin tahtını
Ürkekçe sevgi gitti de; yerini bir cesur AŞK aldı
Gözyaşlarımdan akan;benim artık
Biri buluşma ve kavuşma mı dedi!

Biri geldi bir damla aşkla; saklı
Öğrenerek bekledik, o derin aklı
Biri geldi, o saklı damlayı tattırdı
Anlattıkça, kavuşma vakti yaklaştı


Ey Rahman, budur senden dileğim
Boşalır nefesim, kırsam zincirim
Doldur Ruhu ve oldur bir Rahim
Bilirim sensin benim Tek sahibim
Döndür zamanı da; öğreneyim isim

Ne kaçarım, git desen
Ne beklerim, gel desen
Bir aşk ki bu bitmeyen
'Sonsuza' söz veren.

Sustukça, söz dolar dilim
Bilmem ki ben ki-MiM
Okudukça bitmeyen Aşk-ı ilim
Son söz, başa dönen bir MiM

Kaybolsam, korkmam bulursun
Ne terk eder, ne unutursun
Bardaklara sığmaz okyanussun
Doyulmaz Aşk-ı sonsuzsun

16 Temmuz 2013 Salı

DİRİLİYORUM

              DİRİLİYORUM  
   Ölümlülerin dünyasındayız. Sen, ben ve o. Ne yapsak da gücümüz yetmez değiştirmeye bunu. Süreli bir rüyadır bu yaşadığımız. Burada yaşamak ya sebepsizdir bizim için ya da bir sebebin peşindeyizdir.Sebepsiz olduğunu düşündüğümüzde de, sebebin peşindeyken de öğreniriz ama kimliğimizi. Hep yanımızda taşıdığımız o kimliğimizi. Öğrendiklerimize bir bak ve gör ! Kaybolmayan ne öğreniyorsak, gerçek olan odur ancak. Boş geldiğini sandığımız bebeklerin bildiği kadardır tüm bildiğimiz. Tüm bildiğimiz, bebek iken de taşıdığımız o kimliğimiz. Ve mutsuzluğu silip mutluluğu çizebildiğimiz kadardır ondan öğrendiğimiz.  
   Şunu demeliyiz öyleyse artık “Bana dünyayı değil kim olduğumu öğretin” çünkü ben nereye gidersem gideyim bilirim ki o kimliğim de benimle gelir. İşte kanıtı: Mutsuzsam; cennete koysanız da değişmez kimliğim “Oysa herşeyi var, hayret neden mutsuz?” dersiniz. Sizi size küstürürüm de mutsuzluktan ağlarsınız. Mutluysam, cehennemle dalga geçen kimliğimden korkar “Bu olsa olsa bir deli” dersiniz. Sizi sizden çok severim de mutlulukla gülümsersiniz. 
   Kim olduğumu bana öğreten ve kimlik bilgilerimi sıfırlamamı sağlayıp cennetin yolunu hediye eden Rabbim Kur’an’ı Levh-i Mahfuz ile açıklıyor şimdi. Ve ben şaşkınlıkla yeni kimliğimin öğrenmelerine doyamıyorum. Aşk yakmıyor artık ve mutluluk başımı döndürüyor. Ölü desen değilim artık. Diriliyorum. Her gün daha çok kim olduğumu öğreniyorum. Bazen acele etsem de kavuşmak için; önünden ayrılamadığım bir tablo gibi güzel bu rüyamıza da dolu dolu şükrediyorum.

DAVET

Herkese Selam,
25.30 - "Ve elçi dedi ki: "Rabbim gerçekten benim kavmim, bu Kur'an'ı terkedilmiş (bir kitap) olarak bıraktılar." Ahireti anlatan ayetlerin içinde yer alan bu ayetin gerçekleşeceğine inanan her müslüman korkmalıdır ki burada 'terkedenler' sadece müslüman olduğunu düşünenlerdir.
Müslüman topluluk elbet Kur'an'a inanır. Ama asıl soru o Kur'an'a nasıl inanıldığıdır. Kimi intihar bombacısı olur, kimi kimsesizlere umut olur, kimi de kararsızlığın yararsız ve zararsız topraklarında bocalar da bocalar.
Tüm bu seçimlerde farkı yaratan; kişinin Kur'an'a olan bakışıdır. Hakikati anlatan bu emanet, bir kitap olduğuna göre ondan anladığımız da okuyup, düşünüp emin olabildiğimiz kadardır. Yukarıdaki ayet ile ilişkili olarak düşünüldüğünde aşağıdaki ayet de tüm insanların doğru anlayıp anlamadıklarının test edileceğinin bir uyarıcısıdır. "29.2 - İnsanlar, (sadece) "İman ettik" diyerek, sınanmadan bırakılacaklarını mı sandılar?" İnsanlar dendiğinde tüm dünyayı ilgilendiren büyük bir olayın anlatıldığı kesindir. Hele bırakılmak ifadesi sanki araftakilerin cennete bırakılıvermesini çağrıştırmaktadır. İman; anlaşıldığı üzere kalpten gelen ve şüphe içermeyen bir anlayışla hakikatin islamına kavuşmaktır. İşte tüm insanların islam olmayı dileyecekleri fakat henüz olamadıklarını anlayıp üzülecekleri o gün her an daha da yaklaşmaktadır. Düşünmeye üşenmeyen geniş bakış açılarına hepimizin kavuşması dileğiyle Levh-i Mahfuz İslam sırrına davet ediyorum tüm arkadaşlarımı. Dileyen okusun. Selam ve sevgiyle,

11 Temmuz 2013 Perşembe

DÖNER SANDALYEDE

                 DÖNER SANDALYEDE
   Neye inanırsan inan, yaşamaktır aslında esas olan. Şu an yaşadığını güzelleştirebilmen, senin için gerekli olandır. Çünkü görebilirsen; şu an aslında sonsuz olandır. Yaşamı güzelleştirebilmenin sırrı ise öncelikle var olmanın anlamını bilmekle mümkündür. Nedenleri bilirsen, nasıl yapacağının yollarını da görebilirsin ve ne kadar derinde ise nedenlerin o kadar sağlamdır yaşama sevincin.
   Levh-i Mahfuz okuyunca en derin nedeni; sonsuzluğun TEK sahibinin hayalinde (..döner sandalyede..) buldum.Bu nedeni düşünmek bambaşka kapılar açtı önümde. İşte o kapılar.
1-Tüm varlık sonsuzdur. Sonsuz asla iki olamaz, başı ve sonu olmaz. Bu yüzden tüm cevaplar TEK’te gizlidir.
2-Kimse sonsuzdan kaçamaz ya da kopamaz. Tüm ayrılışlar bir nefes alıp veriş gibi süreli rüyalardır sadece.
3-Öğrenmek sadece seçebilmeyi öğrenmektir. Doğru seçimler ise insanı daha mutlu yaşamlara taşıyan geçitlerdir.
4-Boşluğa düşme hissi insanı iki yola iter. Biri yok olmayı dilemek, diğeri yaratabilmeyi becermektir. Tüm varoluş içinde 'yok olmak' aslında sadece nefes vermektir. Bilinmesi gereken nefes verildiğinde nefesin havaya karıştığı ama yok olmadığıdır. İnsan yok olamadığını anlayana kadar yok olmayı diler, anladığında ise durmadan yaratabilmeyi.
5-Yaratabilmenin nasılı ise RUH’tur. TEK olan RAHMAN’ın RUH’u da tektir. Ve RUH’un eylemi rahmettir. Rahmet ise sevginin, aşkın konusudur.
6-RAB sadece öğretmenin şapkasıdır. Şapkanın altında senin öğrenmen için yaratan ve seni kendi kadar seven bir RAHMAN vardır.
7-İşte bu da bilmediğim nedendir. Öğrenmeye doyduğum günü bekleyen sürpriz doğum günü hediyemdir.

9 Temmuz 2013 Salı

AŞK-I VİLDAN

   AŞK-I VİLDAN
Sen, Alemlerin Rabbi
Ben, alemlerden biri
Ben, gerçeğin kâşifi
Sen, Rüyalar Öğretmeni


Sen, hiç ölmeyen maşuk
Ben, hiç doğmamış aşık
Sen, o hiç unutmayan tek
Ben, aşk için unutan melek


Yalnızlığa kaçışım, sana varmak için
Dünyaya bakışım, bir yol bulmak için
Levh-i Mahfuz okuyunca buldum niçin
Başım dönüyor şimdi, gerçek aşk için


Ben, seni bulunca doldum bir hasret
Şimdi çırpınırım vermek için emanet
Sensin her âna doğan aşk-ı rahmet
Kavuşmadan, aşkla oldum bir cennet


Eski beni getirin şimdi, var bir sözüm
Dinle beni, seninle hatırladım özüm
Yeni seni anlatayım da bari sana
Birazcık hafiflesin artık yüküm


Kimim ben derken, bitmezdi o kuşkun
Şimdi dilin varmaz söylemeye, suskun
Bilmezdin, sonu nereye varır bu yolun
Deli desen deli değil, oldun bir meftun


Devrim desen, devrilen sen
Dursam desen, çevrilen sen
Mahfuz Aşk’a dokunmak için
Sıfıra doğru esip evrilen sen


Şimdi desen, şimdi değil der canan
Bir söz verdin, vakti var der dayan
At yüklerini temizlen ve aklan
Kolay değil olmak aşk-ı vildan

5 Temmuz 2013 Cuma

HİÇ OLMAYAN BOŞLUK

   HİÇ OLMAYAN BOŞLUK
Yaşadım aramadan; yaktım
Aradım bulamadan; yandım
Bilsem hiç yapar mıydım
Şimdi buldum da varamadım


Dünyaya indim de açtım gözüm
Geldiğimden beri niceler döndüm
Sordum sebebi, geceler düşündüm
Levh-i Mahfuz’da buldum çözüm.


Kaptırdım kendimi uçuyorum
İlk defa, o doymayı diliyorum
Mim koyup dolsun artık aşk
Sönsün beynimde yanan korum


Her an Rahman
Her mekan Rahman
Her can Rahim
Tek canan Rahman


Seçen inen Rahim
Geçen giden Rahim
Dizi dizi dizilen Rahim
Tek kalan Rahman


Rolü yazan Rahman
Oynayan Rahim
Saklayan Rahman
Arayan Rahim

Anlatan Rahman
Anlayan Rahim
Bitmez okyanus Rahman
Bir damla gözyaşı Rahim
Sonsuz çarpı sonsuz kere
Hiç olmayan o boşlukta
Buluşan Rahmanirrahim

2 Temmuz 2013 Salı

YENİ YOL AŞK

        YENİ YOL AŞK
Mutluluğu aradığın o zorlu yolda
Pes etmiş ve kesmişsen ümidini
Şu mısraların sesi doldurur içini;
Ne ararsın boşuna, yorma kendini
Ve yaşa sen şu anda, sorma ötesini


Böyle geçse de vakit, kafan karışık
Peşini bırakmayan sorular yapışık
Çözsen de tam dağılmaz ki karanlık
Gün olup yeni yol açana kadar o ışık


O yolda değişip yanarken dersin ki;
Eskiler geride kaldı ve yetmiyor artık
Neden içimi boşaltan bu derin yarık
İşte o boşluk hazırlar senden
Sonsuza doğmak üzere bir aşık


Bu Aşk ki
Benzemez diğerlerine, seni bağlasın
Onunla çözülür, özgürlüğüne atlarsın
Kaplarken herşeyini, huşuda ağlarsın
Mutluluğu yaratan kaynağı tanırsın
Şaşırtan bilişlere ulaşıp O’nu anlarsın
Cehennemde olsan bile yanmazsın


Mutluluk çevreler, zamanla gölgeni
Damla damla düşen bir yağmur gibi
Her gün, yeniye açılan bir gezinti
Bitmeyen bir döngü sarsa da seni
Aşkı hissedebildiğin kadardır keyifi

HİÇ ESKİMEYEN SEBEP

 HİÇ ESKİMEYEN SEBEP
Şimdi bu gördüğünü, uykudaki rüyandan net sanıyorsun.
Çünkü hatırlayamıyorsun bazı rüyalarını. Pekiyi bu onları sahte mi yapar?
Sor bakalım bir gece uykudayken o sahte kendine:
‘O ne kadar hatırlıyormuş gündüz rüyasındaki seni?’
Biliyor musun sen aslında iki kişisin de; ikisi de birbirine yabancı.
Kimbilir tanışmalarının vakti de gelir belki bir gün.
O gün ya da bu gün farketmeyecek ki sen,

daima bir rüyasever olarak kalacaksın.
Çünkü sen hep diri olduğun için durmayı bilmezsin,
doymayı bilmediğin gibi. Sonsuz olsan da özünde;
yeniye olan o aşkın, hiç eskimeyen sebebin senin.
Bundandır sonlu rüyaları sürmektesin.
Tüm rüyaları koy bir kenara da şimdi söyle bana, sen gerçekte kimsin?