30 Aralık 2013 Pazartesi

                      MİSKETLİ HAYAT
     Cepinde misketle sokağa salınmak gibidir hayat.

-Biri misketim az der ve çoğaltmak için uğraşırken, akşam ezanı okunur döner eve ve mutsuzdur.
-Biri misketlerim ne güzel aman bozulmasın diye korkup saklanırken bir köşede, akşam ezanı okunur döner eve ve mutsuzdur.

-Diğer ikisi paylaşmıştır misketlerini. Ne kaybetmekten korkarlar ne de kazanmaya adanırlar onlar. Onlar sevgiyle oynarlar. Akşam ezanı okunduğunda elele dönerler eve ve mutludurlar.

Evde hiç misketleri sormaz anne babalar. Sadece çocuklarının mutlu olup olmadığına bakarlar.
TEKTEN BAKARIZ
Bir kurulu saat gibi insanlık
Bekliyor vakti, geçsin karanlık
Bilen, sese kulak kabartmış
Bilmeyeni bekliyor şaşkınlık
O, ol dediğinde elbet olur insan
Bitti mi pekiyi altı günlük zaman?
Bugüne dünden geldik sansak da
Ya gelecek vaadi için ise yaşanan?
Halden hale girer ruh
Hayallerde yaşar ruh
Öğrenip gelişir de
Kemale erip doğar ruh
Dönüşlerle dolu yaşarız
Düşünerek yolu açarız
Ölüp doğarız yeni hayale
Biz bize tekten bakarız.

28 Aralık 2013 Cumartesi

KİMİM BEN DEMEDEN KİMSİN SEN DİYENLER
Biri Girmiş Makasla Bahçeme. Ne Demeli ki…
Hem çiçek bahçesine gelip sürekli hem de elinde makasla gezenlerin, sundukları güzellikler nedir acaba dünyaya? Alay edilen başa gelince ah demek ihtimali varsa şu hayatta, susmak daha güzeldir bazen. Kızmıyorum yine de kimseye. Çünkü biliyorum ki öfke bitmeden yürekten o makas da düşmez tabi elden. Yargılamak serbest kardeşim ama sadece kendini. Kim bilir belki zaten başkası da yoktur olduğun o yerde 
Sorarım size? Kimim ben demeden, kimsin sen diyenlerin yönü dışa mı bakmaktadır içe mi? Ve o aranılan cevaplar dışta mı yoksa içte mi? Yöne karar vermeli önce. Sizce de gereken bu değil mi?
ŞSG deki doğru yönü anlatan cümlelerin değerini biçemedim bak şimdi. Hesaplayabilir misiniz acaba siz aşkı? Hah buldum. Dindigo'daki huşu ölçeri getirin bana


                         KORKUYORUM ÖYLEYSE ÖĞRENİYORUM
   Korkular, korumasız olduğunu düşünenlerin zihninde yaşarlar. O zihni kontrol eden ise gerçekte inandığımız şeyin ne olduğudur. İnançlarımızla yüzleşmeden ve onları yenilemeden içinden çıkamadığımız o cehennemde, korkakça oturmaya devam edeceğiz.

   Korku içinde ürpermiş oğlum küçükken yanıma geldi. Hayaletli bir video izlemişti arkadaşıyla. Oturduğumuz odada o gece, onun içini rahatlatan bir çağrı yaptım yüksek sesle. En büyük cesaretin kaynağını anlattım bildiğim kadarıyla.

   Dedim ki: “Tüm cinler, periler, hayaletler, öcüler ve insanlardan; korku salmayı seven her kim varsa orada! Saldırın bana, eğer gücünüz Allah’ın gücünü aşmaya yetiyorsa.” Bunun üzerine yaptığımız konuşma ile rahatlayan oğlum o gece rahat bir uyku çekmişti.

   Çünkü bildiğim bir şey var benim. O’ndan izinsiz, bir zerre bile dokunamaz bana, ne de kopabilir benden. Ve O, her şeyi benim iyiliğim için ister. Nasıl sevdiğini bilirim beni ve hiç şüphe etmem. İşte ben, bir TEK bu bilgiye sarılırım yaşarken. O darılmaz ve terk etmez beni asla. Öğretir hayallerde hayat bulan canlılığımı; nasıl sevinçle mutluluğa dönüştürebileceğimin yollarını.

   Kendi öğrenciliğimden örnek verecek olursam. Bundan çok uzun seneler önce bir hayalin içinde yaşarken buluverdim kendimi (Zaten hayalden başka nerede yaşanabilir değil mi?). Bir coğrafyada, bir bedenin içinde, farklılıklarla dolup taşan ve sürekli değişen bir hayaldi bu üstelik. Yaşamın omuzlarıma binen ağırlığından kaçmayı denedim önce. Kaçıp keyif ve mutluluğun peşine düştüm. Keyif almayı ve mutlu olmayı herhangi bir sebeple ilişkilendirip ona bağımlı olduğumu gördüğünde ise sabit ve yapışkan bu miskinliğimi kırmak için kaybetmeyi öğretti o da bana. Anladım ki izin vermiyordu akışkan hayatı durdurma girişimlerime. Pekiyi bu sahip olma ve sahip olunma duygusu bana neden yasak? Tabi ya! Kaybetme korkusundan kurtulmamın tek yolu değil mi bu? Sahip olmadığım şeyi kaybedemem ki. O bana korkmamayı öğretiyormuş meğer. Sahip olunma duygusunu yasaklarken de kimsenin beni zincirlemesine izin vermememi anlatıyormuş meğer. Yaşamı özgür olmadan sürdürmemi istemediği içinmiş tüm bu bağımlılık yapanlar meğer(sizi gidi gizlenmiş şeytanlar sizi). Akmalı öyleyse şimdi. Kimseye muhtaç olmadığımızın bilgisiyle, hiç durmadan ve hiç korkmadan.

   Ne diyebilirim? Bilmiyordum o zamanlar, benim durmamın aslında herkesi etkilediğini. Bencilliğin aslında kaçmak demek olduğunu bilmiyordum. Keyif ve mutluluklarımın neden kısa sürdüğünü, içimdeki o tatsız huzursuzluğun sebebini şimdi anlıyorum oysa. Artık kaçmamayı da öğrenmeye başladım diyebilirim. Kaç kere kaybettim ve kaç kere yeniden denedim bilmesem de farklı bir şeyler oluyor bende bugün. Anladım ki ben kaçtıkça sen de kaçarmışsın, sen beni unuturmuşsun kaçtıkça ben de seni. İnsanları gruplara bölüp kavgalar ettiren gizli patronlar varmış başımızda bağlarımızı koparmamız gereken. Meğer biz tanışıp sevinçle birleşmek için yaratılmışız şimdi daha iyi anlıyorum. En farklı olsan da benden sevgili kardeşim, seni seviyorum.

   Evliliği yaşamak istediğimde de yardım etti bana. Bağımlı olmadan bir sevgiliye bağlanmayı denediğim o yolda, dengeyi bulmamı sağladı. Sevgiyle bağlayan ve mutluluğu koruyup çoğaltan o sadakat kanatlarını açmayı öğretti bana. Anlıyorum ki o hep benimle. Onun öğrencisi olmak ne güzel. Asla yalnız yürümediğimin bilinciyle yürüyorum ben.

   En son tüm bunların sebebini de öğretirken bana, bir kitabın(Güzel Kur’an) içinden çıkan akraba bir kitap(Güzel Levh-i Mahfuz) vardı ellerimde. ŞŞŞaşkınlığım, akrabalığın içindeki o AŞK ile gülümserken başım öyle döndü ki ben beni kaybettim o gün. Eski beni güle oynaya defnederken şöyle diyordum içimden: Eskiden tek öğretmenimi çok severdim ama şimdi O’na Aşığım. Hep mutlu olmayı ve bitmeyen Aşk’ı yaşarken; ölümlü olmak ne güzel.

26 Aralık 2013 Perşembe

Hayaller de gerçektir.Ama onlar bir üst gerçekliğin düş-ünsel işlevidir.Canlılık tüm bu gerçeklik hiyerarşisi arasındaki o kopmaz tek bağdır
O bağı öğrenmek ve canlı olduğunu hissetmek isteyenlere
Levh-i Mahfuz tavsiyemdir.

25 Aralık 2013 Çarşamba

              DOĞAÇLAMA
Bana HİÇİ sordular.
Ben de İÇİME sordum.
O da bana,
Benden başka H.ayal eden İÇ yok,
Ben TEK’im dedi.

Tanrı zar atmaz” dedi biri,
Öbürü “Bu kaos ne pekiyi” dedi
DOĞAyı seven tanrının
DOĞAÇlama yaptığını unutan,
Hayalleriydi oysa hepsi.


Ortayı attı biri,
Ufkunda yumuşattı diğeri,
Harmanlayıp yazıverdi deli.
Ve hepsi gülümsedi.
...ZAMAN DELİKTEN GEÇTİĞİNDE...
Levh-i Mahfuz’a inanıyorum. İnanmayan da kalmasın(r.k).
Benim için varlık tektir. Bu haberi bana getiren değiştirilmemiş kaynak ise Kur’andır. Onun haberini açıklayan da Levh-i Mahfuzdur. Alemlerin Rabbi Allah bize gerekeni aracısız öğretir ama elçisiyle sunar. Ben konuşurken hakan aleminden konuşurum, sen kendi aleminde bu söylediklerimi kendi sesinle duyarsın. İnanabilirsen de inanırsın, dokunabildiğin kadar da tutarsın.
Anladığım o ki; tüm alemleri ayrı sansak da “zaman delikten geçtiğinde” o tek bağlantı görünecek. O vakit tüm ayrılık sesleri de kesilecek. İşte o vakit geldiğinde herkesin affedileceğine inandığım için şimdi kendimi ve herkesi affediyorum. Affetmeyi ve sevmeyi sevinçle öğreniyorum. Levh-i Mahfuz dolsun tüm kalplere(r.k.)

Kim Suçlu

                        KİM SUÇLU

   Sen uyurken seni kilitli kapılar mı korur sanırsın? Ya da doktorların her hastasını kurtarabildiğini mi? Yanlış tespitlerin üzerine kurduğun hayatını zindana çeviren sensin ama hep başka suçlular aramaktasın. Söyle bana: Kilit mi suçlu yoksa o doktor mu? Ölümsüzmüş gibi dolaşan o bedenine ne de çok bağlanmışsın. Haydi koş oyna desem, yerinden kımıldayamazsın. Korkma! Ey rüyaların meleği desem sana, beni anlar mısın?

Geçici olan sensin
Durmadan biriktiren de

Geçici olan sensin
Sıkıca bağlanan da

Geçici olan sensin
Geçene ağlayan da

Geçici olan sensin
Boşuna korkan da

Geçici olan sensin
Sevmeyi unutan da

Kalıcı olana dönmek için
Geçici olandan geçmek lazım da

Geçici olan sensin
Geçmeyi başaramayan da

15 Aralık 2013 Pazar

             SENİN TANRIN bAŞKa MI?
Tanrıya inanman birşey değiştirmez ama nasıl bir tanrıya inandığın herşeyi değiştirir.
Seni cehenneme atmaya hazırlanan bir tanrın varsa korkar ve kaçarsın ondan.
Zamanı geldiğinde, seni yaratanın, sana olan öfkesinin anlamsızlığını görürsün. 
Korkun azalır ve sorarsın ona. Neden?
Cevaplar sessizliğin sonunda seni bekler. Aşk ile beraber. Sonra yalnızlık biter, sonsuza kadar.
Eğer kaynağı bulursan içinde, anlarsın. 
Karanlık ve soğuk, sen aşk ateşini yak diye var. 
O ateş dönüş yoluna ışık tutar.

11 Aralık 2013 Çarşamba

            KUR’AN.TÜM VE AŞK
      Kuantum fiziğinin ilkelerine göre bir parçacık ancak bir gözlemci tarafından gözlendiğinde belirli bir hız ve konum kazanır. Gözlemci yoksa parçaçık belirsiz yapıdadır ve tüm olasılıklarda bulunabilir.
      Gözlemcinin tüm olasılıkları teke indiren bu özelliği aslında ‘GÖZLEMCİNİN TEK OLUŞU’nun kuantum fiziğine saklanmış deşifresidir. İnsanın şaşkınlığını gizleyemediği sürpriz hediyesidir bu. Kuantumu anlamak için ise önce tek olanı tanımak gerekir.               Şimdi bu bilgiyi bize taşıyan ve kuantum fiziği ile aynı zamana saklanmış olan o kitaba dokunun. Levh-i Mahfuz okuyun. Kim olduğunuzu bir de ondan dinleyin. Ve hatırdan çıkarmamalı şu gerçeği: Tüm sevdiklerinizden daha güzel birşey varsa ve özünüzü onda buluyorsanız, aşıksınız demektir. Selam olsun hepimize,