31 Mart 2014 Pazartesi

            CAN ECEL. CANCEL
   Ölmeyi diler insan. Oysa önemli olan ölmeyi bilmektir. Ölmeyi bilen insan ise artık öğrenen Adem formunda değil, öldürülemeyen İSA halindedir. İSA ilk indiğinde onu öldürdüklerine sevinenler; İSA bilgisi indiğinde de ölemediklerine üzüleceklerdir. Çünkü o bilgi ile beklenen kıyamet başa gelmiştir. Bilmek ile o bilgiyi uygulamak farklı şeylerdir. Her nefs ölmeye ne kadar hazır olduğunu işte o gün öğrenir.
   Beden ölümümü değil; Can nefesimin ecelini gerçekleştirebilmeyi diliyorum şimdi Rabbimden. Can ecel. CNCL. can-cel. cancel=vazgeç
   Vazgeçmeden candan ecel gelir mi Rahman’dan? CANCEL tuşuna da basıyorum bunun için, bilmiyorum ne kadar etkili. Rahman’a sığınıyorum ama umutla, Rabbim’den öğrenebildiğim sevgi kadar. Hepimiz kabul ettik Aşk ile Rabbimizi. Öyleyse giyelim sevgiyle ateşten gömleklerimizi. Anlayalım Rahim Meryem’i; doğurabilmemiz için içimizden İSA MESİH’i. Kendimize selam verebilmemiz için kendimizi doğurabilmeli değil miyiz?
Rahman katına doğru, hepimize Rahmetle…

30 Mart 2014 Pazar

                           SİYASET-DİYANET / GÜÇ-SEVGİ
   Sessiz kalmadan hatalı gördüklerimi eleştirsem de oy vermeyişim demokrasiye inanmadığım için değil; demokrasinin hayata geçiş şeklinde gördüğüm eksikler nedeniyleydi. Üstelik hiçbir siyasi parti de bu eksikleri giderme çabası içinde değildi. Tutulmayan sözler de cabasıydı. Oy vermemek kısaca benim de diğer çoğu arkadaşım gibi bu düzeni protesto ediş biçimimdi. Şimdi ne değişti ve ben artık oy kullanmaya karar verdim biliyor musunuz?
   Çünkü artık anladım ki değişmesini beklediğim şeyleri değiştirecek olan sadece benim. Bunun için ilk önce değişmesi gereken o kişi de benim. Bu sebeple artık; kimsenin ayağa kalkmaya cesaret edemediği yerlerde bile ayağa kalkabilen o zorlu adamlardan olmayı seçeceğim. Bu benim Levh-i Mahfuz kitabını okurken yenilediğim kader inancım. Değişen ve netleşen inançlarım artık daha fazla oturmamı da yasaklamakta üstelik. Aktif olarak siyasete girme kararını verdim ve bu konuda netim. İnsanlığın ortak değerleri adına hepimiz için daha güzelinin olabileceğine inanıyor ve harekete geçiyorum. İlk hareketim önce “DUR” demek için yerel seçimde ilk kez oy vermek olacak. Sonrasında da olmasını istediklerim için aktif mücadele edeceğim. Yapabileceğim kadar doğru bir şekilde eşit bir sevgi dünyasına kavuşmak için hiç kimseden vazgeçip yüz çevirmeden hayal edip çalışacağım. “BEN” demeyi sevmeyen “HEPİMİZ” demeyi seven dostlar arıyorum. Belki onlar da beni arıyordur. Buluşabileceğimizi Gezi Parkındaki Ruh ile bir damlacık hissettim diyebilirim. Dünya değişecek şüphesiz ve bu kabus da bitecek hepimiz değiştiğinde. Hangi zihin yapısına “DUR” diyeceğime gelince…
   Din gücüyle siyasi güç ya da parasal güç elde eden tüm hırslı güçperestler. Siz dini bir araç, bir oyun olarak gördünüz. Para nasıl lazımsa güçlenmeniz için; din de bu sebeple lazımdı size o kadar. Hakimiyet arzunuza kurban ettiğiniz ruhunuzu parça parça ve yavaş yavaş güçlenmek için sattınız. Hangi yanlış zihin yapısı ve öğretiler sizi bu noktaya getirdi pekiyi biliyor musunuz? Bilmiyorsunuz. Çünkü: Sizi kullananlara, karşı çıkamadığınız için sinsice kullanıldınız. Samimi olduğunuz inançlarınız sizi motive ediyor ve yönetiyor. Fakat o inançları siz sorgulayarak seçmediniz. Sadece samimiyetin yeteceği ve iyi niyetin yeterli olduğu yalanı öğretildi size. Kur’an’dan korkutularak da gerçeği görmeniz engellendi. Siz de bunları aklınıza ve kalbinize danışmadan kabul ettiniz. Çok kolay ve sorgulamadan kabul ettiğiniz için de bugün “Kabil” adıyla özdeşsiniz. Kabil’in yaptığı gibi cahilce kardeş kanı dökmektesiniz. Çünkü olması gerektiği gibi din; ne aklınızda, ne kalbinizde yer etmedi. Sadece dilinizde yer etti.
   Pekiyi ya din ciddi bir şey ise? Sandığınızın aksine mitolojik hikayeler ve hayallerden ibaret değil ise? Dünya’nın sadece bir savaş arenası olduğuna ve Allah tarafından karanlığa terk edildiğine iman etmeniz için uğraşanlar da sizi boş vaatlerle aldattılarsa? Ne olurdu haliniz hiç düşündünüz mü?
Karanlığın devam edeceğine olan bu inancınız ve umutsuzluğunuz; içinizde daima yanan o rahmet ışığını bulmanızı zorlaştırmış olabilir. Öbür dünyada cennet bekleyip durmayı bırakın artık ve içinize bir bakın. Yaptıklarınızın sonuçlarına bakın. Vicdanınıza bakın. Allah’ın o sonsuz ışığı dışarıda değil içeridedir çünkü ve gittiğiniz her yerde sizinledir bulduğunuzda. Yönünüzü gözden geçirmenizde yarar var bunun için. O ışık da her kişinin kendine özeldir unutmayın.
   Yanlış yapmış olduğunuzu anladığınızda da çok fazla üzülmeyin; sadece değişip vazgeçin. Güzel yeni işler ile sırtınızdaki yüklerinizden hızlıca özgürleşin. Hadi bakalım, derin düşünceler ile ödenen bedeller ile ışığınızı, ruhunuzu karanlıktan geri alın şimdi. Unutmayın ki ben de, o da ve hepimiz de aynı şey için buradayız. Ruhumuza kavuşabilmek için buradayız. Ruhbul felsefesi ile buluşup gerçeği bilen Habil’e özdeş olmanın vakti gelmedi mi hepimiz için? Hepimize Selam ve sevgiyle,

28 Mart 2014 Cuma

              KIRABİLİR MİSİN?
   Varlığına şahit olduğunuz herşeye gerçek, şahit olmadıklarınıza yok diyorsanız; hayallere inanmıyorsunuz demektir. Ve hayal edilenin, hayallere inanmadığı bu zihinle kendini bulması imkansızdır. Bu hayal, kemale erip başka bir zihin yapısıyla doğacağı yeni bir hayata ekilecektir.
   Değişim ve gelişim; kendini bulana kadar edilgen ve karanlık bir uykuda ölmeler iken kendini bulduğunda etkin ve aydınlık bir uyanışla dirilmektir.
   Sonsuzluk, aslında ansızlıktır ve ansızın gelir. Ve biz; şimdilik sadece hayal edebildiğimiz kişiyiz o kadar. İşte bu da merak edilen o kader. İnsana dair bu derin bilgi, merak edene Dindigo içinde indi.
   Anladım ki eskiyen ben değil, bu hayalde çalışan bir zihindi. Sözüme kulak ver lütfen sevgili dostum. Direk ruhunun idrakına aç mümkünse o sevgili kalp kulağını.
   Sebepsizce herşeyi sevmeni engelleyen tek ŞEY, o BEYİN içindeki eskimiş bir ZİHİN. Budur seni korkutup dokunmanı bile yasakladıkları boynuna dolanık kendi ZİNCİRİN. Ve bil ki her sevgili kuluna; Rabbi: “KIR!” dediğinde o zinciri, yenilenmeyen yenilir. Bu yenilgi de aslında; bilmese bile onun için hayırlı bir yenilenmedir.
   Asla ölmeyecek hayallerin ölümü dileyip durdukları uyku döşeğidir Dünya. Şüphesiz gerçek Kıyamet ise doyulmaz cennete doğup yaşamak içindir aslında. Yaşamak için aşmak, aşmak için ise AŞK olmak gerekir. AŞK olmak, Levh-i Mahfuz içindeki hayale ortak olup topu geri atmanın neşesidir.
   Sözümüz, özümüze dokunabilmek için çıkar ağızdan. Kalbimiz ise bir tek O’na atar. Ve doğrudan bizi O’na bağlar. Hepimize Selam, Sevgi ve Aşkla doğuşlar diliyorum Tek Rabbimizden.


26 Mart 2014 Çarşamba

      9 HIZINDA DÖNEN HALAT
   Sebepleri sorduğumuzda beyin çalışır. Sebepsiz sevdiğimizde ise kalp yatışır.
Kalp sanatçıdır beyin ise mühendis. İçimizde yaşayan bu iki kişi, dengeyi bulduğunda birbirlerini selamlayan dönüşe ulaşırlar ve buluşurlar. 
   İslam bu buluşmayı kıyamet olarak anlatır. Buluşma, cehennem sonsuz olmadığı için kaçınılmazdır. Ve halatı iğne deliğinden geçirecek bilginin ortaya çıkışıyla şeytana verilen süre biter ve din günü gelir.
   Bu çağ işte bu buluşmanın çağıdır. Açıklayan kitapla( Levh-i Mahfuz) bu çağ başlamıştır. Bilginin tek anahtarı neden sevgidir? Çünkü Rahman katına Rahmetsiz çıkılmaz.
                 YİN YANG’I BİTİREN KİTAP
   Merkezkaç kuvvetini bilmeyen yoktur fizikte. Yin yang çemberini bilmeyen de felsefede. Fizik ile felsefeyi buluşturan tek nokta ise şimdi Levh-i Mahfuz Kur’an Tefsiri’nin içinde.
   Dışa doğru savururuz dönerken. Üzerimizde ne varsa yapışan; hepsi kopup ayrılır bizden. Yüklerimiz iyice azalır yani biz hızlandıkça. Ve 11.2 km/sn hızla dönebilsek; yerden de yükselebilirdik üstelik. Hayali bile güç bir dönüş hızı değil mi? Pekiyi “Nedir bu dönüşteki sır?” diye sorarken kendinize; hafifleten ve özgürleştiren şeyin sadece dönmek olabileceğini hiç düşündünüz mü?
   Bu dönüş gerçekleştiğinde bilin ki hayal gerçek olur. Ölümün, yaşamla buluştuğu ve zamanın akmayı bıraktığı bu kutsal hızın varlığıyla Yin Yang’ın ve Kütle-Çekim’in sonu gelir.
   Cennet kapısı açılır ve bir Selam işitilir. Öze dönüş, eve dönüş gerçekleşir. Nefesler buluşur birleşir. Gök ve Yer biraraya gelir. Saat durur, vaat olur. Özü görünce sözü hatırlar insan. Sevgiden ve aşktan başka herşey değerini yitirir. Rahmet girdabına kapılmayan hiç bir kul kalmaz. Çırpına çırpına hep birlikte karanlığa veda edilir. Hepimize Selam ve Rahmet olsun, kalbimiz 9 hızına kavuşsun.

25 Mart 2014 Salı

         PASLANMAZ ÇELİK
   Kandırılabiliriz, yanıltılabiliriz ve gördüğümüzü, duyduğumuzu sandığımız şeyler, gerçek de olmayabilir. Tüm bunlar dış dünyaya küsmemizi gerektirmez asla. Sadece insanlığa, kandırmadan ve yanıltmadan da çelik gibi sağlam bir mutluluğu gösterebilmeyi gerektirir.
   Daima parlayan bu çeliği göstermenin hikayesi ise kısaca şöyledir: İradem var dediğinde adem; demir olur önce kalbi. Her dert döver o demiri ateşte. Kırılmayan irade suyla buluşur çelik olur ve hiç pas tutmadan neşeyle yürür. Kırılan irade ise ateşe düşman olur kaçar yanar, yanar kaçar. Çıkamadığı döngünün küskün demiri olur ve pas tutar umutsuzca çürür.
   Öyleyse demir kalıp da alma hiç emir. Örneğin olmasın hayalindeki senden başka. Mesela dalga geçseler birileriyle, geçme. Küçük görseler birilerini, görme. Farklı olanı sevmeseler, sev. Çok para, mal ve güç isteseler, isteme. Üstünlüğü isteseler, eşitliği iste. Dinimize göre deseler, “Selam Size” de. Yalnızsın sansalar, sen onların yalnız olmadığını bil. Düşman bilip kovsalar, cahil kalmış kardeşlerini özbilgiye hep çağır. Ölmeden önce yaşasalar, yaşamadan önce öl. Öfke dolsalar, merhamet dol. Güneşe kızan toprak olsalar da yanıbaşında; yağmuru anlatmaktan hiç vazgeçme.
   Vazgeçme ki bir gün o yağmurun sen olman gerekirse; ayırmadan ve eşitce yağmak için tereddüt etmesin kalbindeki rahmetle parlayan o çelik. Hepimizde Selam ve sevgiyle büyüsün özgün elçilik.

23 Mart 2014 Pazar

  • Bilmeyen bilmeyi diledi ve tekamül yolculuğu başladı. Bu yolculuğun son düzlüğünde gizli bilgi ya da toplumdan gizlenen bilgi kalmayacak. Elit olan gidip yerini eşit olana bırakacak. İslam ile buluşmayan insan kalmayacak. Buna inanıyorum ve bunun bilgisini Levh-i Mahfuz’dan okuyorum. Şükrediyorum. Selam ve Sevgi ile hepimize…

  • Tüm Dünya’nın Muhammed’i anladığı güne Kıyamet Günü denir. O gün Miraç ne? buRAK ne? ve biz kimiz? gibi tüm sorular cevaplanır. Şaşkınlık ve Rahmet ile Kur’an anlaşılır o gün. İnsan uyanır, dirilir, hatırlar. SELAM günü, İSLAM günü, DİN günüdür o gün.

22 Mart 2014 Cumartesi



KÖLE OFF KUL ON
En büyük teklifinle gel hadi dünyam
Bana, beni unutturacak mısın görelim
Kazanırsan yine sana dolsun nefesim
Kaybettiğin zamandır tatlı kıyametim

Özgürlüğüme kastedip dola tüm zincirlerini ki
Yine hiç olup tekte; hepi çözebileyim.
Özür diler mi özgür diller hatırlat hadi bana,
Hep olanın içinde her hayal, bir hiç diyebileyim.

Dönsün başım, yaksın dostlar ateş.
Sönsün diye inmez mi gökten eş?
Haydi cann, kurtul sen de özgürleş.
Köle değil kul ol; Rahman’a özdeş.

Klon kopyası, yere inmiş KUL on imiş
BilgİSAyar içinde bir İSA gizliymiş
Muhammed gelmiş buRAK’a binmiş
Tüm gönüller meğer Mirac’a aç imiş

Ey Tek AŞK…
Beden örtüsüne bürünmüş bu kulun,
Kalbinde gezer yine RUHun.
Levh-i Mahfuz Kur’an’da şimdi yolun.
SELAM hasreti sarmış etrafını,
Tek İSLAM’a hazır Dünya yurdunun.

Cahilim öğret bana Tek Rabbim
Ben sadece köleliği bilenim.
Şimdi nasıl kul olabilirim?
Sussun maskelenmiş sesivesilerim.
Kul.aklarımda tek seni duyuvereyim.

21 Mart 2014 Cuma

             KIYAMET İÇİNDE RAHMET
   Ruh ölümsüzdür ve kalabalıklar içindeki insan; bir ruhu olduğunu unutma eğilimindedir. Bunun sebebi ruhu saran bedensel örtünün ikiliğidir. Ruh, tekliğin idrakıyla hissedilebilir ancak ve bunun için hep mağarada yalnız iken aralanır bu örtüler. Şaşkınlığın içindeki aşk damlası ile buluşulan o mağaradan çıkmak, eşitce yaşamak ve yaşatmak içindir daima. İlk gerçek nefes işte o mağaranın içinde alınır bir özel dersle. Rabbin henüz nefes almayı öğretmediği öğrencileri için ölüm vardır sadece. Öğrenmiş olan için ise ölüm hiç yoktur artık. Kaybolan eski hayaller vardır.
   Bu sebeple kimine, ölemediği için yaşayan bir varlığın ölümü dilemesi kadar imkansız görünür cennet.
Ya da yaşamanın güzelliğini her yer ve zamanda bulabilen birine ölüm kadar anlamsızdır artık cehennem.
   Öyleyse cehennemde cenneti yaşayanların, cennette cehennemi yaşayanlardan farkı nedir? Zaman ve mekandan özgürleşmeden ruhumuzun nerede yaşadığını bilebilir miyiz gerçekten?
   Beynin öğrendiğini görebiliriz örtüler altında. Pekiyi ya ruhun öğrendiğini nasıl görebiliriz? Kıyamet, örtünün değişip incelmesini de anlatıyor olabilir mi acaba?
   “Kıyametin içindeki rahmet şaşkınlığından sarhoş olsun herkes” diye dilesem O’ndan; çok mu çocukca olur bilemedim bak şimdi.
Selam olsum hepimize.

17 Mart 2014 Pazartesi

     MİRAC-I AŞŞŞK
Süzülerek uçmayı bilmez
Kanat çırpmadan yükselen
Ve bu geçici sahte yüksekliği
Çok sert düşüşler takip eder

Budur
Kanatların varlığını görmeden
Gerektiğini yükseklerde anlamak
Ve
Acının kaçınılmaz öğretmenliğine
Kendi elinle davetiye çıkarmak

Gerçeği yerdeyken bulmalı o zaman
Göklerde korkmadan özgürce uçmak için
Mağarada sessizce kalbine sarılmalı insan
Kanatları DONA dönüp öğrenmek için

Sonra çocuk olmalı insan yeniden
Öğrenirken korkmamak için
Sevgi dolup sevinç taşmalı hep içinden
Mirac-ı AşK’a varmak için

Dünya dönüyor bu yöne fakat az kaldı yakın son durak.
Korkunun karanlık dönüşünden sonra o ışık doğacak.
Sevginin, aydınlığın rüyasıdır Miraç ve ona taşıyan buRAK.
Sonrasında gökyüzü, mağarasından çıkıp uçan kuşlar ile dolacak.

DONA kısaltmasının açılımı Levh-i Mahfuz'dadır.

12 Mart 2014 Çarşamba

      ŞİMDİLİK YAHUDİYİZ HEPİMİZ
   Kim anlatabilir bana farkı? Kız çocuklarını öldüren kavmine “Durun!” diyerek ayağa kalkan bir Muhammed’in dünyasıyla, şu an yaşadığımız ‘modern’ dünya arasındaki farkı kim anlatabilir, kim?
   Sırf kendini kurtarma derdine düşmüş korkaklarız hepimiz. Birliğe gerçekten inanmadığı için birleşmeyi becerememiş ve (iki adet ‘ves’)eyi susturacak cesareti bugüne kadar hiç bulamamışlarız biz. Etrafında olan bitene gözlerini kapatıp orta çağ bitti zannederken ne kadar da bencil ve cahiliz oysa. Benim evim, benim arabam, benim çocuklarım derken ya da bunun bir benzeri; bizimkiler, “Yaşasın bizimkiler ve Kahrolsun sizinkiler!” derken yücelip yükselmek ne de keyifli geliyor değil mi savaşcı kişiliğimize. Orta çağda yaşadığımıza şaşmamalı şanlı savaşcılar.
   “Elbette siz kazanacaksınız ve düşmanlarınız yenilecek!” Ah bir bilsek bu söz bizi yakacak! Tanımadıysanız tanıtayım kardeşlerim: Bu söz, kendini diğerinden üstün gören her düşünce sahibini -Yahudi- yapan sözdür. Ve bu savaşcı kişilik içimizde yaşadığı müddetçe de yahudileşmiş bir dünyanın parçası olmayı kurnazca kabullenmiş sessiz ya da sesli yahudileriz hepimiz. Şimdilik.
   Rahat evinde otur ve büyüklenmeye devam et. Fakat bil ki TV karşısında bombalar yağarken çocukların tepesine ya da gaz fişekleri ya da keskin nişancı mermileriyle vurulan vb. dünyadaki her can için üzülmüyorsan hiç; boşuna avutma kendini cennet hayalleriyle kardeşim. Çünkü cennette eşitsizliğe ve savaşa yer yok.
Hiç şüphesiz, bütünü kendimizden değersiz saymaya olan bu yahudi merakımız, içimizdeki savaşcının tek besin kaynağı.
   Kalbini bir yokla şimdi. Bir düşmanın ve dinmeyen bir öfken varsa içinde sen de yahudisin şimdilik. Çünkü tüm varlığın TEK’e dönüşünü yazan Kur’an’dan; tüm varlığın aslında TEK Allah’ın içinde bir kul olduğunu anlamak hiç de zor değil. Allah katı, Rabbin katı ve Rahman katı geçerken Kur’an’ın içinde; okurken hiç merak ettin mi gerçekten bu üç katın farkını. O farkın açıklaması Levh-i Mahfuz’da saklı. Yazanı buRAK özDEMİR. Kitapçından bir ara istersin canım kardeşim eğer merak edersen. Ya da yahudi merakına devam mı edersin karar senin karışamayız. Şimdilik…

11 Mart 2014 Salı

            OKSİJEN TÜKETİYORUM
   Sırların sonuna yaklaşmak, uyanma evresidir. Gerçekten uyanmak ise sır olmaktır. Henüz uyanmamışlar için sırrın ta kendisi olmaktır. Meryem oğlu İsa sırrıyla öldüğünde; o sır, sura vaktine ertelendi çünkü bu gerekliydi. Henüz çok erkendi.
   Sorarım size, planlı programlı olmasaydı gelişimimiz ve zaman; çoktan basmaz mıydı tüm nükleer başlık düğmelerine o cahil adam? Farkında mısınız bir nükleerin acısı yetmedi hâlâ yaşamın değerini anlamamıza? Geç anlamamızın suçlusu kim sizce?
   Suç işlenebilir mi pekiyi rüyada?Uykuda öğrenmekten daha güzeli olabilir mi ya da? Uyku içinde uyku, rüya içinde rüya. Sorum ise şu şimdi: Çıkabilirsen çık ikiler dünyasından mı? Yoksa hadi buluş bakalım ikizinle buluşabilirsen mi? Asıl soru hangisi?
   rahma.N.rahim buluşması ikinci soruya yönelmemi sağlıyor fakat belki ilk sorunun cevabı bu buluşmanın sebebi olacak, bilmiyorum.
   Öğrenmek vakti şimdi, bir bunu biliyorum. Rabbin katında bir gün daha yine oksijen tüketiyorum. Selam olsun hepimize,

Allah katı, Rabbin katı ve Rahman katı arasındaki farkı anlatan Levh-i Mahfuz bilgisine dokunmak ister misiniz?

4 Mart 2014 Salı

KARANLIĞIN SEBEBİ
Rüyalar, gerçeklikten kopulan uykularda yaşanır.
İnsanın dünyada yaşadıkları da aslında gerçekliğinden kopmuş bir tanrısalın uykusundaki rüyasıdır.
Tüm tanrısallar da tek bir tanrının hayalindeki bilgisayarın içinde uyanır ve uyurlar.
Uyurken de uyanıkken de bilgİSAyarın kontrolü ele alabilmeyi öğrenmek; tekamül edip kendinle buluşmak demektir. Ve o vakit ezelden bellidir.
Sadece .? 0 ASLOLAN( IŞIK )
Bir kişi miyiZ biZ? 1. AŞKIYLA AYNI OLMUŞ( AYNADAKİ IŞIK )
İki kişi miyim, ben ve o mu? 2. Geçitte GAYBOLAN( CAM )
Üç kişimiyim, ben, sen ve o mu? 3. Karanlıkta KAYBOLAN( CAM ARKASI KARA)
0-Tek. 0 RUH
1-Bir ve Tek. 10. RahmaNrahim
İSLAM
2-Bir ve bir. 11—20 Melekler
3-Çift ve Bir. 21—30 Melekler
RahmaNRahim( İki iken bir Nefs sahibi olmayı başarmış ve eşiyle buluşmasını gerçekleştirmiş bir Tanrısal varlık. Bölünmemiş bir kopya klon. Kopyalanırken tek oluşundan gelen ikilikten kurtulması için iki ayrı yere bakan aslında bir Nefs sahibi Rabbin eski öğrencisi. Defterine nokta bilgisini yazıp kitabına bakan )
Ama asla tek Allah değil. Klonlar aslının AYNı dır ama AYNanın varlığını sağlayan camın arkasındaki ince karanlıktır. Karanlığın varlık sebebi ise tek olan Hayy’e-Can akışıdır. Değişmeyen diriliğin bitmez kalp atışıdır.

1 Mart 2014 Cumartesi

 KUR-AN-AŞKI
Aşk kendini bulmaktır
Aşk sahte sana vedadır
Aşk bir damlanın içinde
Tüm okyanusu yaşamaktır
Aşk Rahman'a maşuk Rahim olmaktır.

Aşığın kimse senin
Işığın da odur senin
Kalbin taşıyorsa onu anınca
Doluyorsa damla damla gözlerin
Yetmez mi sana ona akan şu nefesin

Döne döne, Dona Dona
Levh-i Mahfuz sayfalarında
Dans etmektir kendinle aşk
Sarılmaktır çocuk masumiyetine
Buluşmak ve kavuşmaktır AŞK

Hayali kur-anı, Kur*an-ı Kerim içinden
kur-an.com'u gezerken bulmaktır aşk
Eskiye doymayı unutup
Yeniye doğmaktır AŞK