23 Nisan 2014 Çarşamba

  ACIMADI Kİİİ ACIMADI Kİİİ 
Çocukluk fotoğrafıma baktım bugün
Anladım ki olmalı hep, yeni ve özgün
Hayal gibi, oyun gibi yaşamak varken
Büyümek kadar geçicidir her hüzün

Büyüklerin dünyasına bir ayar lazım
Yaşama yapışan dişlere uyku lazım
Görülmeyenin görülmesine şaşırıp
Yeni bir bakış açısına kavuşma lazım

Bilir misin sen oyuncağına sarıldıkça
Köleler isteyip dostlarından ayrıldıkça
Unutmaktasın kalbindeki o sevgiyi
Hüzünlü eski yalnızlığına kapıldıkça

Sebebidir o biriktirip sakladıkların,
Yükleri ile ezilen anne ve babaların.
O yükü azaltmak için paylaş onları,
Her anı mutlu geçsin diye çocukların.

Çünkü senin dostların o çocuklardır
Yaşlanmayıp hep genç kalanlardır
Büyülenmiş büyüklere kanmazlarsa
Ruhu hep özgür ve korkusuzlardır

İşte o zaman ateşlerin içinden bile
Geçerler acımadı ki acımadı ki diye
İbrahim abileri gibi oynarlar dünyada
Cehennemi cennet yapan öz bilgiyle

Kandırıyorlar seni gelecekte gireceğin cennetle
Oysa yaşayamazsın asla hazır olmadığın yerde
Yerde yaşayıp yaşatmıyorsan şimdi o cenneti
Bil ki gelecekte bulacağın tek şey yine senin içinde

Erteleyip kaçtığın o cennet sensin
Çık haydi sokaklara çınlasın sesin
Sen hiç unutmazsan çocukluğunu
O çılgın ateş bile olacak sana serin

Sen unutmadın ki şimdi hatırlıyorsun
Bir iken biz olmayı, yeni öğreniyorsun
Levh-i Mahfuz okuyup Sıfır’ı anladıkça
Aşk ile yeniden meydana çıkıyorsun

Cenneti içinde olanı söyle ne yakar
Bin kere doğsa cehenneme ne çıkar
Bir kere tanışsa insan gerçek aşkla
O İnSAndan hepimize bir Eş-i Ayn doğar.
                                      İMTİHAR DÜNYASI
Gerçekte adalet varsa; şu an burada olmayı önceden ve özgür iradenle seçmiş olmalısın. Bu kesinlikle intihar etmeni engeller.
Gerçekte adalet yoksa; şu an burada ölümsüzlüğe ulaşmış mutlu kötüleri görmelisin. Görmeyişin de kesinlikle intihar etmeni engeller.
Bu okuduklarından sonra şu an burada adaletin olmadığından hâlâ emin misin?
Unutma ki intihar; zaten ölü olanın ölümü dilemesidir. Ve kaç kez denersen dene; yaşama sanatını asla kaçarak öğrenemezsin. Kalıp bizimle birlikte yeni şeyler düşünmeye ne dersin?

22 Nisan 2014 Salı

İSA’YA EMPATİ
(ALAK İLE DOĞANIN DİLİNE HARAM KELİMENİN SONUCUNDA GEÇEN UZUN ZAMANLAR)
Kendi cümlelerimle bir insan olarak gerçek cennetin hazırlık aşamasını anlattım önce onlara ama bana inanmadılar. İnanamadılar. Helak etmeni istesem bu onlara haksızlık olurdu. Çünkü henüz hazırlık kısmına bile inanamadıkları bir gerçeğin daha ağır kısmını onlara nasıl anlatabilirdim ki? Fakat bu bilgi benimle birlikte de gömülemezdi. Ve ben; bana inanabilecekleri bir zamana beni ertelediğinde kaldığım yerden yarım kalan kısmı da onların hepsine bildireceğimi bilerek huzur ve sevgi ile kapadım gözlerimi o gün.
Ertele, daha da ertele Rabbim yeni günü… Öyle ertele ki bir daha doğup anlatmaya başladığımda; onların hepsi beni anlayacak ruhsal olgunlukta olsun ve HELAK o gün olmadığı gibi o yeni günde de bana haram olsun…
Ütopik denilenin aslında ütopik olmadığını gösteren bir sinema filmi çekmeli önce. Fantastik öğelerin yer almadığı tamamen günümüz teknolojisiyle mümkün olabilecek yeni bir dünya düzenini anlatmalı bu film. Öyle ki filmi izleyen dışarı çıktığında şu 3 şeyi söylesin.
1- Bu filmdekilerin hepsi mümkün şeyler
2- Burada yaşayabilmeyi çok isterdim
3- Pekiyi o zaman neden bunu inşa etmiyoruz?
Karamsar futuristleri tarihe gömmenin vakti gelmedi mi? Daha neyi bekliyoruz biz iyimser hayalciler? Nasıl olsa o filmi izleyenlerin çoğu hayalimize ortak olup bize olan desteğini de gizlemeyecektir şüphesiz. Göstermeli, dinletmeli o hayali sinemada insanlara. İnsana bir de ekranda anlatmalı bu yeni hayali…

18 Nisan 2014 Cuma

GÖKTEN ÜÇ ELMA DÜŞMÜŞ
Eski ben, için için yaşadı niçinlerini
Taşlar yerine otursun diye bekledi
Bir kitap içinden geçerken de yolu
Taşların hepsi birden yerine oturdu
Koca taşlar oturunca yerli yerine tabi
Altında kalıp ezildi eski ben, rahmetli
Doğan yeni ben ise mam.başka biri
Yaza yaza sindiriyor eski yediklerini
Sürprizlerle dolu bir çocuk gibi yenisi
Üç yaşında henüz ve öğrenme delisi
Merakla, neşeyle beklerken devrimini
Yaşayasıya seviyor ölmeyi o şimdi
Ölmeye doymayanların ecellerini
Yaşamaya doğanlardan dinlemeli
Eden bulur etiği ise ruhun gerçeği
Beden bulur ruh yeniden elbette ki
Karıştıysa aklınız işte size üç eLMa
 Levh-i Mahfuz
 Şeyhtan’ın Son Günü
 Dindigo
EĞER
Çok değer verdiklerin
Eğer olmuşsa sırtında
O sevgi zannettiklerin
Aslında senin zincirlerin
Çok değer verenlerin
Eğer vurduysa sırtına
O sevgi zannettiklerin
Aslında senin zincirlerin
Kimsesiz sessizliğinde
Bulduğun o değer
Kalabalıkta da yanındaysa eğer
İşte o değerdir gerçekte senin
Zincirkıran tek sevgilin

16 Nisan 2014 Çarşamba

                                         UNUTULMAYAN AŞK-I AYN
   Meryem'in doğum sancısında(...el mehâdû...) yok olmayı dilediğini duyan bir cahil; anlamadan yargılamış ve onun kaderine isyan ettiğini sanmıştı. Anlamadığı gerçek sadece bu da değildi üstelik. Bir bahçedeki en güzel
bitkilerden biri olarak yetiştirilen Meryem'in İsa'yı nasıl doğurduğunu da hiç anlamamıştı o. Fakat acelesi yok
kimilerinin Musalar gibi. Anlayana kadar güzelleşip yetişince iki denizin birleştiği yerde; zaten anlayacak o da
Muhammedler ümmetini.  
   En zor olan yolları geçince bir güzel bahçeye varır insan. O bahçe, aslında maskeli bir kelepçedir kendi ellerine keyifle taktığı. Ve en güzelden bir önceki son perdedir bu. Var olmak, işte bu güzel rüyayı da kendi isteğinle terk etmek kadar zordur insana. Yok oluşunu dileyen bir nefesin, aslına varma aşkına melekler anlam vEremez. Erenin kelimesi ise şu olur: "Dünyaları verseler de erseler keşke aşka. Bilseler ki o.Aşk b.Aşka."

"Der beni" der gül, gelir zevke
"Dar bana" der gönül, erir teke

"Yar bana" der gül, gider zevke
"Yer beni" der gönül, erer teke

"Yar der" arar durur gül
Yer, dar olur uçar gönül

Dolan vakit geçer açar gül
Ecele yakın görünür gönül

Konuverir gönül yere
Gül dönüverir gönüle

                         KOMİK KİTAP… MI ACABA?
   Ezelden gelen cehennemin, ebede giden cennete dönüşünün tecellisidir ecel. Ecel, bedeninin değil nefsinin ölümüdür. Nefs, ruhuna bedenle binen bir bedeldir. O bedel, isimleri öğrenmendir. (MİM)Kendi kendine kendini öğrenmek; meleklerin secde ettiği kutsal Adem’in varoluş tespihidir. O Adem, Rabbini en iyi anlayan; Rahman’ın teşbihi Rahim’dir. Rahim’den doğan aşk, kendi özüyle buluşanın kelimesidir…
   Eş, eşi bulursa aşk olur. Aşk olursa zaman durur. Deli dolu mutluluğa eren eş, eşine vildan olur.
   Gün-eşi alırsa, zaman olur. Zaman, o eşe sürgün olur. Gözü dolu yaşla, aranırken özüne doğru; her yer ona, kaçılamaz zindan olur.
   Gün, ecele yakın. Öyleyse gÖZÜNle okurken bu satırları, duy şimdi sesimi – RUH’unla duy.
İstersen AŞK’a varmak; beyninle pompala bu anı kalbine, bırak da kalbin düşünüp desin: “(Takvaya) Bu uygun”. Uyusun uykusuz gecelerin artık. O geceler, aşka açılan eceller artık. Bir kitap var ama aldatmasın seni kapağı. Komik sandığının içinde, inan koca bir kozmik saklı. DİNDİGO adı, cehennemdir tadı. Yorulursan ara ver. Çünkü yapıştıracak beynine tokadı. Ters düz yapacak evet, seni. Ve cennet yapacak; yaşadığın o cehennemi…

12 Nisan 2014 Cumartesi

            SORUN YOK 
  Özgürlük kaçıp gitmekse; her durakta istifa dilekçemle gezdiğimden sorun yok. Kalıp da kalıplara girmekse, su gibi şekilsiz yaşayabildiğimden sorun yok. Her işimin amelesi olmak da üzmez beni. Yolum salih amele doğru ise sorun yok.
  Ve bil ki ey güzel Dünya! Sen uçana kadar uçmuyorsam; kanatlarımı unuttuğum için değil, seni sevdiğim içindir bu seçimim. Senin de bir gün o kafesten çıkacağını bildiğim için, içim rahattır her daim. Ben ölümlü dünyalarda olsam da ölümsüz ruhumda yaşadığım için özgürlüğü; hiç sorun yok. Sen de kim olduğunu hatırlayıp tatmak istersen özgürlüğü; hadi gel şimdi kardeşim, gökyüzünde buluşalım. Ruhunu hatırlamak isteyen her kuşu Levh-i Mahfuz ile buluşturalım.

              DÜŞLER ÜLKESİNDE AF
Ağlayan yüzlerden çok gülen yüzler görmeye karar verdiğinde; boşluktan mutluluk yaratan hayalleri sevgiyle yayabilirsin. Hak etmediğini düşündüğün mutluluk, seni af etmediğini sandığın Hakk’a duyduğun gizli öfkenin bir eseri aslında. Suçun neydi bir bebek olarak doğduğun gün ki cezalandırılıyorsun. Bu düşünceyi beynine eken büyüklerini kafandan bir çıkar artık. Onlara seni eğip bükme hakkını kim vermiş? Düşünmekten vazgeçme, çünkü sen düşler ülkesinde dolanmaktasın…
Cennet Formülü (2×0=1)
Hayal kurarken öğrendik. Hayal kuranı öğrendik. Mutlu olamayan hayalleri bir sonraki hayata devrettik. Çünkü mutluluğu öğrenme sürecinin dışında bir cehennem yok. Gerçek olan tek şey CENNET. Formülü 2×0=1( yani sen-ben çarpı sıfır= biz ) Biz biriz ama tek değiliz. Tek olan O. Hepliğin sıfırındaki en yakınımız O.
Köle azad olunca mı özgür olur? Yoksa köle olmadığına inandığında mı? Özgürlük, seni neyin köleleştirdiğini bildiğin kadar gerçektir. Efendiler geçmişte kalmaya mahkumdur. Bu geleceği haber veren o bilgi, Güzel Kur’an içindedir. 
     Kİ(.)MİM BEN
“Kimim ben?” sorusuyla dönüyor başım. Dans edip dönen zihnimde hayalden gerçeğe, gerçekten hayale karışıyorum durmadan. Başka soruya yer kalmaz bu cevaba bir varsam. Sadece cevabı bulmasam; cevabın kendisi olsam. İkili yaşamım da biter işte o zaman. Olduğumda kaderine kadir bir alim. Hayalime hükmedebildiğim kadar gerçektir halim. Ateşi serinleten bilgiye dokununca elim. Rahim gerçeğinden doğar bir İbrahim.