10 Aralık 2014 Çarşamba

GRUPLAŞMAYAN ÖZGÜR RUHUN GERÇEK YOLU VE İNSANIN TEK İKİLEMİ
Tüm insanlığı tek aile kabul eden ve kimseyi dışarıda bırakmayan herkese açık bir yol hayal edelim. Sonra da bu hayali yolda yürüdüğünü söyleyenleri. Gözlerimizin göreceği nedir?
Yol hayali olsa bile üstünde yürüyen insan gerçektir ve sayısal çoğunluğun da gözlerimiz üzerinde bir hakimiyeti vardır. Gözlerimiz refleks olarak kişiden çok gruplara odaklanır. Çünkü insan, önce korkar. Sonuç, doğamızın bir gereği olarak genelleme yapmaktır. Bizler, genelleyen doğamıza eşlik eden koruma içgüdüsüyle bir gruba ait olmayı da isterken buluruz böylece kendimizi.
Oysa bir de içimizde, kendisini özel hisseden ruhumuz vardır. Farklı olduğuna inanan isyankar bir ruh. Kalabalıklara odaklı gözlerine hükmeden, korkusuz ve özgür bir ruh. Grup grup bölüp genellemeyen, tek tek toplayıp tümleyen bir ruh. Yalnızlığı seven, özel ve asil bir ruh.
Şimdi açık konuşayım. O hayali yol, insanın Ruhu olduğundan bahseden bir din. Yani İslam. Herkesin eşit ve özel olduğunu anlatan bir yol o. Korkusuzluğu anlatan bir yol o. Gruplara değil bütüne ait bir yol o.
Şimdi o hayali yolda yürüyenlere bir bakın kardeşlerim…
Güçlenmek için grup grup olanlara mı, yoksa güçlünün karşısında ezilenin yanındaki tek bir bütüne ait yalnız korkusuzlara mı benziyorlar? Doğalarının gereğini mi yapıyorlar yoksa ruhun özgürlüğünde mi yaşıyorlar? Sizce hangisi?…
İşte bir ikilemi varsa insanın, bu onun ölümlü bedenine ait nefesi ile ölümsüz ruhuna ait nefesinin arasında yaşanır. Nefeslerin birleştiği, İki iken bir olduğu, gruba değil kişiye özel olanın kıymet kazandığı güne kadar da sürer gider bu. O gün gelmeden gruplaşmayan özgür ruhun gerçek İslamı ile tanışmak isterseniz hemen şimdi Levh-i Mahfuz okuyun. Ne dediğimi anlayacaksınız. Ruh sizi bulmadan siz onu bulacaksınız…
Hepimize Selam ve sevgiyle,
SIFIRIN LAB-İ-RENTİNDEN TEK ÇIKIŞ
Bildiklerimiz ve bilemediklerimiz arasındaki bağlantıyı tamamlayana kadar bitmeyecek bir isyanız biz. Çözemediğimiz soruların etrafından dolaşsak bile yeniden karşımıza çıkmaları; kaderden kaçılmıyor cinsinden bir labirentin aslında tek bir çıkışı olduğunun delili belki de. Sessizliğin boşluğunu dolduracak o tek sesi duymaktan kaçış yok anlaşılan.
O ses Ruh’un sesi. Varlığın tek sebebi olan ve aslında O’ndan başka bir şeyin olmadığı tek kaynak. Sonsuz sayıda nefesini bir bir alıp veren eşsiz sıfır O. Biz ise o Ruh’tan hep kaçtık. Korktuk, bilemedik. Düşündük, çözemedik. Etrafından dolaştık. Şimdiye kadar…
Şimdi ise Kuantum Fiziğiyle bu soru yeniden karşımızda. Ve bu bir tesadüf değil asla. Şöyle ki aynı zaman diliminde yazılan Kuran tefsiri (Levh-i Mahfuz-buRAK özDEMİR) ile Ruh’un Kur’anda gizlenmiş varlığının ifşası, kıyametin de başlangıcını yaptı. Baktığın açıyı değiştirmeden çözemediğin bir soruda açıyı değiştirmenin şart olduğu o dönemecin içindeyiz artık hepimiz. “Bedenler, sayılar, insanlar, hayvanlar, bitkiler, taşlar, onlar, bunlar …lar …lar… liar…
içinde düşünmeyi bırak! Oradan o iki gözünle bakarak Ruh’u da Ruhlar olarak görmen kaçınılmaz çünkü!” diyen bir ses var yeryüzünde artık. Bir kalk çakılıp kaldığın o yerden de bir de buradan bak ve Ruh’u tek olarak gör artık! dönemecinin sesi bu. Başka bir tabaka, üst bir tabaka bu.
Bunun için “Ruhlar…” ile başlayan tüm cümleleri reddediyorum sevgiyle. Ruh Tek. Buna inanıyorum tek kalbimle. Emin olamam çünkü emin olmak ile inanmak birlikte yaşayamazlar orası kesin. Emin olanlar her şeyi bilenlerdir. Öğrenenler değildir. Fakat ben her geçen gün öğreniyorum. Bunun için inançla ileriye, yeniye adım atıyorum. Böylece her geçen gün daha çok sevebiliyorum. Ters dönüyorum. Kalbimle beynimi değil, beynimle kalbimi besliyorum. Emin olan tüm radikallere de kalplerinin sesine kulak vererek emin olmayı bırakmalarını ve Rablerine doğru bir yol aramalarını yani hicret yoluna çıkmalarını tavsiye ediyorum. Böylece belki hepimiz inançla çıkılan zorlu Araf yürüyüşümüzü tamamlayıp emin olunacak tek yuvamıza rıza ile öfkesiz ve ötekisiz varırız.
“Ayrı ayrı kişileriz hepimiz ve kendimize özel bir yolculuğun içinde düşmanlar çevirmiş etrafımızı yalnızca.” düşüncesinin karanlığından, “Aynı ve tek bir kişiyiz hepimiz ve bütünün yolculuğunda birlikteyiz.” düşüncesinin saf aydınlığına doğru yön değiştirmenin vakti geldi. Miraca çıkan buRAK’ın size anlatacakları var. Eğer hazırsanız…
O Lab-i-rent içinden tek çıkış İslam. Henüz tatmaya başladığımız İslam, Selam. Kabuktan ayıran, öze kavuşturan neşe dolu oyun hamuru gibi yumuşatan gerçek İSLAM. Tek din İslam. Hepimize tek bir Selam, Selam sana İnSAn.

2 Aralık 2014 Salı

BRAIN ANGEL
Malik de mülk de melek
Çoğul olan her şey melek
Öz ise Ruh ve O Tek
Kelimeni yaz da dön melek

Dün kitabın, yarın defterin ise
Kalem var demek hâlâ elinde
Yaklaşınca sana ecelinin hükmü
Yaşamak kadar seversin ölümü

Sanma ki
Ayrı düşenler, gayrı buluşmaz
Bir insandan her insana ulaşılmaz
Emin ol,
Açılınca köprü eskide durulmaz
Rabbin öğrencileri geride kalmaz

Gözün var diye mi görürsün?
Kulağın var diye mi duyarsın?
Algı topladığın merkez beynin
Beynin engel, beynin zincirin

Dünyan beynin kadar büyük.
Beynin ise Dünya’ya sınırlı
Aş aşabilirsen, çöz sırrı
İşte o an açılır sana vaat edilen
Sıfır kaygı, sonsuz algı

Düşün nöronlar yumağım düşün…
Levh-i Mahfuz kimlerin elinde?
Kime kandın kim olmak vaadiyle?
Çekil kişiler katından artık
Dön DONA kıyamet saatiyle.
ZAMAN MEKAN
Kalp, kalk derse sana atarken
Kalmaz huzurun artık yatarken
Takılma zamanda, sayma sakın geç-erken
Şöyle bir uğramadık mı mekana geçerken
Kim doğdu sen doğunca yoktan
Kim ölecek sen ölünce vardan
Ne mekan lazım sana ne zaman
İsim Allah Rahim Rahman