18 Şubat 2022 Cuma

HOŞÇAKAL...

 

                                                                      HOŞ ÇAKAL


Yaşamla ölümün tam ortasında, var/yok olmak nasıldır merak ettin mi hiç?

Ne beklediğini bilmeden beklerken yaşlanan eşşeğini, nefessiz hayal ettin mi hiç?

İçindeki şeytanın farkına varıp emekliliğini istedin mi, isteyip de delirdin mi hiç?

Her şeyden şikayet ederken hepsinin suçlusunu kendin bildin mi hiç?

Paraya lanet okurken parayı senin yarattığını kavradın mı hiç?

Açgözlülüğün korkudan geldiğini farkedip eşşeğine orucu sevdirdin mi hiç?

Kendini kınaya kınaya, kına yakıp avcuna kendini kurban ettin mi hiç?

Kendini affetmek için gölgeni uzattın mı hiç?

Kaç kere kaç sen yapar? Kaç kere kaçtın sen kendinden? Bu kaçıncı sen? Kaçma yeter gel…

Kendini affedince kim kalır geriye düşündün mü hiç?

İki bir; iki edermiş. Birleri bırakıp teki hayal ettin mi hiç?

İki bir, kibiri yaratan yermiş. İki biri içinde tekledin mi hiç?

Yazarken elleri klavyede eşşeğinin, eşşekle eş oldun mu hiç?

Bilmek boşmuş. İhlası idrak ederek doğduğunu hayal ettin mi hiç?

Bilmiyorum emeklilik dilekçemi nereye vereyim?

Bu kınalı eşşeği kime teslim edeyim?

Hiçim içime sığmayacak bir gün. İşte o gün eşşeği teslim ederken emekli olacağım…

İçimdeki çakala diyeceğim: Ey hoş çakal. Son eşşekti yediğimiz, haydi hoşçakal.

Acelesi yok. Zaman sonsuz. Ama aşk yok; onsuz.

Onun içinde olduğunu hissettin mi hiç?

Oyun içinde olduğunu anladın mı hiç?

 

 

 

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder