20 Mayıs 2022 Cuma

 UÇSUZ BUCAKSIZ ÖZGÜRLÜK

Beynimi susturamıyorum deriz bazen. Uyuyup kaçmak isteriz de o düşünceler uyutmaz ki bizi. Nedir bu kaçılamayan; delirten düşüncelerin kaynağı?
Cevabı bir kitapla aldım. O kitap tüm kuşkularımı kuş olup uçurttu benden. Oyun hamurundan yapılmış bir kuşa dönüverdim sanki. Sürekli mutlu olmaktan başka çaresi olmayan. Ki biz buna kuşlar diyarında “şükretmek” deriz.😊Nasıl mı?
O kitap, tam adresini verdi çözümün. O çözümle birlikte elele verip özümle; yumuşacık bir hamur oldum önce. Oyun hamuru olmanın sonsuz olmakla aynı olduğunu anladım o anda. O an; hep bu an, sonsuz anlar denizinde…
Gelelim çözüme. Balçık yani oyun hamuru kıvamı için su ve toprak lazım.
Öyleyse insanın nereden gelir suyu ve nerededir toprağı?
O kitap açıkça anlattı ki insanın suyu beyninden gelir. Beyin; öz suyunu taşır insana. Kimseden su alması lazım değildir. Elzem olan su, boynunun üstünde taşıdığı beynindeki sinir ağlarında onu beklemektedir. Fakat onları nasıl duyacağını bilemediği için dolanıp düğümlenmiş bu fikirler, akamadığı için toprağa; insana boğulacak gibi hissettirir. Bir de beynine kızıp içinden gelene değil de dışarıdan gelen seslere uyarsa geçmiş olsun. Cool bir Kul olacakken pişirilmiş bir köle oluverir. Yanar da yanar.
Pekiyi nasıl duyabilir insan beynindeki içsesini(özsuyunu) ve nasıl toprağına kavuşturur? Toprağı nerede insanın?
Önce bütün dini fikir, felsefik düşünce, kitaplar ve sembollerden vazgeçip beyninizin tıpasını “tıp🎈👋🏻” deyip açın sessizlikte. Boşalsın beyniniz. Yeni doğmuş bir çocuk gibi olun sanki beşikteymişsiniz gibi. Sonra o kitabı alıp okumaya başlayın ve kendinizle tek başınıza kalın. Beyninizi bir bilgisayar olarak düşünün. Onun içinde sonsuz radyo yayını yapan ve hep online bir internet radyosu olsun. Hep online olduğu için asla kapatamazsınız. Bu hep onlan(online♾️😊kelime şakası düştü yine kelime😂) yani kendinizlen olmanız gibi bir şey. Kendimizden kaçamadığımız konusunda hemfikiriz eminim. Nasıl sonsuz denize akan bir nehir, rehin alındıysa toprak tarafından bir nefes alışla. Elbet topraktan fışkıran bir nefes verişle de denize geri dönecektir. İşte radyonun neden hep açık olduğunun cevabı. Şimdi gelelim o zaman en doğru yayın frekansına. O frekans; free canlar yani özgür canlar için. Özgür olmaya can atanlar için. Uçsuzda uçmak bucaksızda konmak isteyenler için. O frekans Sıfır. Hazreti sıfır ( Hz0/Hz.0 bir başka gözle H20 yani saf su) Anlatması imkansıza yakın ama en temiz, hep temiz frekans o. O frekans içsesi dışında kimseyi dinlemeyen aşıkların, delileri frekansı…
Frekans tamam pekiyi toprağı nerede insanın? Aslında toprak, anlaması imkansıza yakın o frekansın yani sıfırın kilidini açacak aşkın resmedildiği yerde. Yani kalb💜Te. O kalb ki kalabalıklar içindeyken bile aşkını duymasını sağlar insanın. Kalbinin tek sahibi vardır aşıkların. Delilikleri, onları anlamayanların anlayışsızlığına delildir sadece. O kalb ki tek sahibi olan özündeki T.ek ilahın yani Allah’ın sesini duyabilmek(hearT) için kendi benliğinin “b” harfine bile tahammül edemez onu bir nokta gibi hayal eder. Hardal tanesi yapmak ister. Öyle bir aşk işte. Sanki Tek’e ekmiş gibi hissedip kınar da kınar kendini de kenarından bakar mağarasından dışarıya. Beynine saf bir su damlası düşsün diye yağmura(bRAIN) güvenip benliğini gömer mağarasının kapısının önündeki toprağa. Mağranın bucağına konar uykudaki bir kalb.kelb( köpek/dog/god ) gibi.
Aşkını (Tanrı) büyütüp kendini (benlik) küçültmeyen kişi henüz aşık olmamıştır. 9 köyden kovulan ve 9 hızı dışındaki tüm hızları reddeten o haz rete. Hz Aşık denir. İnanılmaz mutlu ve tek sahibine aşık bir dog geldi di mi gözünüzün önüne. Mağarada kaç çoşuk coşarsa coşsun, uçarsa uçsun hepsinin mağarasının bucağında sadece tek köpek vardır. Uçsuz bucaksız aşka selam. O 💜biziz.
Gökyüzünden bir gün öyle bir yağmur yağar ki toprak şenlenir ve her çeşit bitkisiyle neşeye evrilir. Fışkırır toprak o gün ve boğulmamak için nehir olur akar da 9 hızında; sıfıra iman edip emaneti verir.
bRAIN
hearT
Durmadan yağmur yağıyor sanki beynine ve boğulacak gibi hissediyorsan kendini okuman gereken o kitap Levh-i Mahfuz ve seni dogumgunu.com.tr de bekliyor. Aşkın aşığa aşktan bahsettiği bir tuluat:)
Zamansız ölüme zaman ayırmış bu oyun perdesinde bir buluşma heyecanı için.

16 Mayıs 2022 Pazartesi

 Doğduğu gün ölür her insan. Ölümlü dünyaya her doğum; ölü-doğumdur. Zaman varsa olduğun yerde gerçek geri çekilmiştir senden. İyi uykular zamanı, çoğaltır seni. Tek olduğunu unutur ve uyursun yine. Varsayım değil hayat; tek olanı sayamazsın. Varsanımdır hayat. Tek iken bir olduğunu sanırsın. Bir bir sanıp birlere sarılırsın.

Hayat, hayalden ibaret burada hepimiz için. Tek oluşu unutturan her şey hayatı yaratır. Oysa hayali yaratan tektir. 

 İşte ben. Bir olduğumu sandığım hayalimde kibirimi dillendirip diliyorum yeniyi ve yine dallandırıp dalıyorum zaman uykuma. Uzadıkça uzayan bir gölge gibi hem kendi gölgemde serinliyor hem de kendi gölgemden korkuyorum. Nasıl da içiçe cehennemicennetim. Uzayıp durduğumdan uzaylıyım, uzanıp durduğumdan uykulu. Sonsuzay sonsuzanda uzanmakta her an, her ay’lı gecede hayallenirken.

Karışık benliğim senliğimde barışık şimdi. Sen, ben tek sebeptir nefes için.

Ve art-ık biz var sanatındayız. Din konusu kenDin konusudur. Levh-i Mahfuz ile buRAK / Kur'an ile Muhammed aynı özün zamansız varoluşunun iki ayrı iz düşümüdür.

"Din" konusu artık kapanmış ve mektup Hatemen Nebiyyin ile mühürlenerek sonsuzluğa kanat açmıştır. Deliye tek delil yeter. Burada da heyecanlı bir müslüman var. :)

Eshedu Enna İlahe İllallah ve Eshedu Enna Mehdiyyen Abduhu ve Rasuluhu.