1 Ocak 2016 Cuma

Herkes bir grup olmuş, herkes bir garip olmuş. 

Hepsine uzağım, grupsuzum doğduğumdan beri, 

İnsan olacağımız günü bekliyorum.
GÜLÜN GÜLDÜRÜN EFENDİLERE İNAT
   İçimde başka bir dünya, dışarıda başka. Yaşıyor olduğum doğru ama bir mağarada. Gece ve gündüz güneşin hiç girmediği bir mağara bu. Fakat sakın korkmayın dostlar. Mutluluğun okulu bu mağara aslında. Güneşi içimde yakmaktan başka çarem olmadığını anlatıyor bana. Tek yolun, tek olanda olduğunu gösteriyor her gün. Bunun farkındayım, bununlayım 24 saat.
   Gündüzleri, köleliğin rolünü yaparak geçirdiğim bir efendiler düzenindeyim ve efendilerden olmamak için elimden geleni yapıyorum tüm efendiliğimle. Köleler için köle olmayı, efendilere köle olmaya tercih ettiğim en kaçamak hayatı yaşıyorum becerebildiğim kadar. Beceremediğim yerleri de deliliğe vuruyorum bol gülüşlerin tatlı acısında. Konuşulanların çoğunu duyuyorum da anlamsız bir karamsarlığa sahip çoğu. Bu karamsarlık denizinde girdaptan kaçmaca oynuyorum serin serin kulaçlarla. Tek olmayı en tepedekilerden olmak zanneden, düzeni benimsemiş ve değişmeyeceğine inandırılmış kölelerin; piyango kadar uzak bir bencil iyimserliği var "efendi olmak" adında ne yapalım. Güzel olan şeyler de var. Etrafımda köle olduğunun farkında olan siz dostlarım gibi... Her geçen gün sayımız da artıyor üstelik. O korkak efendiler, daha çok korkup daha da bir alevlese de etrafı; kalbimizin sesi duyulacak çok yakında tüm sokaklarda. İnanıyorum.
  Geceleri, özgürlük hayalleri çiziyorum kelimeler paletinden. Farklı bir güne uyanacağımız umuduyla dolu doluluğumun sanat adı verilen sanallığında. Hepimiz için sadece insanlığın anıldığı bir hayat hayalliği içinden seçebildiğim zerrelerin içimdeki sesi bu. Varlığım, varlığımızdan ayrı değil inanıyorum. Ve mutlaka bir gün, herkes bunu bilecek. Acele etmemin anlamı yok. O gün bugün olmalı çünkü. Yarın gelmeden de yarını yaşatmazsak yarına kim inanır ki söyleyin? Öyleyse sadece herkesi ve herşeyi sebepsizce sevmenin anlamı var.
   "Tarihten ders almalıyız." diyen tarihçilerin bitmeyen paranoyalarına kapatın kulaklarınızı. Milletlere, dinlere, şunlara, bunlara böldürmeyin kendinizi. Köleliğin tarihini okumaktan kaçın artık. Dışarısı geçmişi, içiniz geleceği anlatıyor size. İçinize kulak verin. Çünkü yarına dair hayal kurmayanların tarih olacağı bir gelecek var bize anlatılmayan. Tüm insanlığın tek bir aile olduğu bir gelecek bu. Savaşların tarih olduğu bir gelecek. 
   Son olarak demem o ki...
Geçmişte ağladı insan, gelecekte gülecek. Geçmiş bir hikaye olarak anlattıkları cennet, aslında gelecek.
Bugün ise tek gerçek zaman bizim için. Ve tek seçim zamanı. Seçiyoruz şu ikisinden birini bu kadar basit... Ağlayın ve ağlatın mı? Gülün ve güldürün mü? Dünün kölesi ağlayandı, yarının kölesi ağlatan( efendi )dır bugün. Dünün özgürü; kölenin kölesidir güler geçer efendilere bugün, yarının özgürü güldürmeye odaklı yaşar efendilere inat bugünden hem de.
Hepimize Selam, Sevgi ve Gülümsemeyle.
SAMANLIKTA BİR İĞNE, İĞNEDE BİR DELİK
ZAMANDA BİR DOKUZ, ONDA BİR SIFIR
   Sayılarını sorguluyorum insanoğlu. On basamaklı sayı sisteminde yaşadığını sanıyorsun. Kendini kandırıyorsun. Sadece 'dokuz' var bilebildiğin. Her dokuzdan sonra gelen sıfırlanmayı bir türlü benimseyemeyen benliğinle böbürlenip sol yanına yeni bibir koyuşun; bitmek bilmez bir döngüye kilitliyor seni; ölümüne doyumsuz doğumlarla. Aradığın cevap, o görmeye bile tahammül edemediğin sıfırda gizli aslında.
  "Zamansızlığa konuk olsan, ne kadar kalmak isterdin?" sorusuna verecek cevabın olmadığı için; zamanlığa tanıksın iğne deliğinden geçene kadar. Ve bu 'Samanlıkta iğne arıyor gibi.' hissetmenin sebebi de bu. Fakat asla korkma. Delikle tanışan her deli gibi bir gün sıfırın nefes kesen nefsiyle birleştiğinde sen de kendini selamlayacaksın. O an sen benken kendimizde bizi duyacağız. 
   Ey Zaman! Hepimizi Rahmetle An. 
Zaten Rahmetli değil miyiz hepimiz sonsuz Ruh'un sıfırında?
   Levh-i Mahfuz'da: Tek, Ruh, Sıfır.
Saatin sonunda: Araf, Rahmet, Af ve Selam.
HAZIR OL CAN!
 RAHMET, RUTİN HAYATINI (RAHATINI) BOZMAYA GELİYOR...
   Canlı olmak, sıradan bir rutindir ruh için. Nefes alıp verdiğin nefsani bu rutin; içinde kaybolmaktan hoşlandığın haz dolu hazin sonu tek tek yeniden tekrarlatır sana. Her seferinde "Bu Son." dediğin ama ertesi gün yeniden başladığın bir bağımlılıktır canlılık.
   Bil ki değiştiremediğin takdirde ölümle bile kurtulamayacağın bir CehenNem var senin bu CaNlılığında. Derin bir uykun var etrafında güneşin dönüp durduğu o mağaranda.
   Fakat bir gün çözeceksin bilmeceni insanoğlu. Labirentin içinden çıkacaksın. Rutini kıracaksın. İşte o zaman, canlı bir uykunun gezeri değil, uyanık bir diriliğin çizeri olacaksın. O gün, uykulu ellerinin hatalarıyla yarattığın bu cehennem sönecek. Can yanmayacak artık o mağaranda ve senden korkmasına gerek de kalmayacak kimsenin.
   Cehennem senin eserindi ya... Cennet de öyle olacak. Rabb seni eğitecek ve halife olmayı başaracaksın o gün.
   Vakit yaklaşmışken bu kadar, tek soru var şimdi kendine sorman gereken...Uyanmaya hazır mısın? Yeterince yumuşadı mı kalbin? Rahmet dolu bir kitap cildi için, Levh-i Mahfuz için hazır mısın? Eğer hazırsan
SAVAŞ MI? NE SAVAŞI?
   Kendini diğerlerinden bağımsız ve farklı zanneden beynim: " Bu savaş bitmez, bu insanlar nasıl değişecek ki?" diyor. 
   Hepimizin birbirimize bağlı ve tek bir kişi gibi olduğumuza inanan kalbim ise :" Hangi savaş, ne savaşı?" diyor. 
   Beynim ile kalbim arasında köprü kuran Levh-i Mahfuz ise o en mahrem organımı yapraklarıyla örtüyor çok şükür de; kalbim temizleniyor ve genişliyor. Tam bu sırada hayat iyice garip bir hal alıyor. Çünkü diri olan kalbim uyurken içeride, yaşayan beynim sanki dışarıda... Çünkü "ben" dediğimde; kalbim tüm insanlığı anlarken, beynim sadece kendisinden bahsedildiğini zannediyor...
   Ya feshedeceğim beynimi, deli ya da ölü olacağım. Ya da hepimiz fethedeceğiz tüm beyinlerin beyliğini ve kalbimizin birliğini kuracağız.
Hepimize Selam ve Sevgiyle,
ENKARNE DEĞİL SON.KARNE PEŞİNDE 
   Daha iyisini öğrendikçe eski inançlarımızı terk etmek özgür olduğumuzu hissettirir bize. Belki yanılıyor olabilirim ama şu an için inandığım şey şudur ki cehennem; bedenlenerek öğrenmenin acıları ve sıkıntılarının zorlu tarifi sadece. Cennet ise bedensiz ya da çok farklı bir bedenlenmeyle yaşanılan sevgi ve selam dolu bir hayal. Şimdilik...
   Bunun içindir ki yeniden bedenlendiğimiz bir enkarne hayatı değil de son kez bedenlenip karnemizi aldığımız bir hayatı hayal etsek nasıl olur artık? O karne, cennetin kapısını açacak tek bir sıfırı içerirken şu elimizde tuttuğumuz bedensel bir 'Ben'i bırakmak neden zor? 
   Yok olmaya korkan, hiç var olmamış hayallerin, perdeye yapışması ne de masum. Cehennemi cennet sanan nefeslerin bir anlık buğulu gölge oyunlarının neşeli beşeriyeti. Ve tüm bunların hepsinin tek sahibinin hesapsız hesap soruculuğundaki gizli rahmet. Zamansız olanın din gününe kadar tanıdığı zaman. Ve zamanın sonunda sayılı isimleri öğrenmiş isimsiz ve sayısız tüm melekleri bekleyen tek şey Rahman. 
   Levh-i Mahfuz içindedir Kur'an, senin içindedir seni kuran.
Tekimize Selam, Ruhumuza Selam.
ŞEYHİNİ TEST EDECEK CESARETİ OLAN VAR MI ORALARDA? VARSA BİR ÖNERİM VAR...
   Cenneti hep gökyüzünde ya da başka bir yerde olarak anlattılar size. Cennette ölümsüz olunacağını da anlattı aynı kişiler.

   Tek bir şey sorun onlara: Cennettekiler ölümsüz olduğuna göre Adem ve Havva da cennette iken ölümsüzlerdi öyle değil mi?
"Evet" cevabını alırsanız hemen elveda deyin karşınızdakine ve artık onu dinlemekten vazgeçin. Çünkü o sizi aldatan  bir Şeytan. Emin olun.

   Nedenine gelince... Birini asla sahip olduğu bir şeyi ona vaat ederek kandıramazsınız. Pekiyi Adem ve eşini aldatan Şeytan onlara ne vaat etmişti biliyor musunuz? Ölümsüzlüğü. 

   Aşağıdaki ayeti inceleyin ve şunu düşünün. Kur'an size yanlışı getirmez, siz onu dolaylı olarak başkasından dinlediğiniz için yalana dolanırsınız da Şeytanların kuklası oluverirsiniz o kadar.

7 Araf 20 - "Şeytan, kendilerinden 'örtülüp gizlenen çirkin yerlerini' açığa çıkarmak için onlara vesvese verdi ve dedi ki: "Rabbinizin size bu ağacı yasaklaması, yalnızca, sizin iki melek olmamanız veya ebedi yaşayanlardan kılınmamanız içindir."

   Bu ayette haber verileni, ölümsüzlüğü, cenneti gerçekten merak ediyorsanız Levh-i Mahfuz isimli Kur'an Tefsirini okumanızı tavsiye ederim. Adem'in ölümlü olduğunu anlatan belki de ilk tefsir çünkü bu.
                   HU.ŞU
Ruhu, şuur düzeyinde yaşamaktır huşu.
Öze dönüp yarımı tam yapmaktır huşu.
5 vakitte değil, 24 saattedir huşu.
180'e değil, 360'a bakabilmek için;
Ölmeden, ölüme göz atmaktır huşu.

Toprağı çamur yapan, su olmaktır huşu.
Yüzde donmak, sıfırda kaynamaktır huşu.
Kendi kendine selam verebilmektir huşu.
Ne katıda şekilli, ne buharda şekilsiz,
Her kabı dolduran; akışkan candır huşu.

Kur'an içinde gizlenen sırra ermektir huşu.
Levh-i Mahfuz'a dokunabilmektir huşu.
Son saatte çalan o alarm sesidir huşu.
Allah katından, Rahman katına uzanan;
Rabbin katında kurulan köprüdür huşu.
Ses Siz lik
   Ne yazmalı bilmiyorum. O kadar çok sorun varken çözüm yok sanıyoruz. Aslında yanılıyoruz. Hepimizin farklı farklı çözümleri var ve anlaşamayız sanmamızın nedeni dinleme eksikliğimiz. Konuşmaktan öte bir sessizlik lazım bize. Diğerinin içindekini duyabilecek kadar derin bir sessizlik. 
   İşte bu sessizlikte göreceğiz ki aslında hepimiz aynı şeyi istiyoruz ve bu da bizi aynı yapıyor. Sessizlikte vücud bulan vicdanımızı konuşurken öfkelenip öldürmeyelim. İnsan olmaktır bizim işimiz. Düşünelim, dinleyelim ve birlikte çözelim. İnanın bu daha kolay. Hepimize Selam ve Sevgiler,
BENİ BEN YAPAN ŞEY, GERÇEKTE KİM OLDUĞUMA İNANDIĞIMDIR.
   Levh-i Mahfuz'a neden inandın diye sorana, "Çünkü benim Tanrım..." İsimli kişisel bir yazı serisi sunabilirim. Çünkü: Beni ben yapan şey, gerçekte kim olduğuma inandığımdır...
1-Çünkü benim Tanrım herkesi sever. Sevmeyeceğini sandığınız ateistleri de.


Hayat tahminimizden daha derin. Gördüklerimizin, duyduklarımızın, dokunduklarımızın ötesi de var. Hakikat 360 derecedir. Doğum 180-Ölüm 180. 
Var/Yok denklemi, aslında Var/Var arasındaki perdenin karanlığından başkası değil. O perde, Levh-i Mahfuz'la kalkıp sıfırlanıyor. Perdeye tutunmanın faydası yok. Gölge perdenin değil, ışığın eseri. Tutunduğumuz yere dikkat edelim dostlar.
BIRAK ARTIK O TAŞI ELİNDEN,
  Şüphe yoksa iman yoktur. Çünkü iman, içinden emin olmaktır. Örneğin dünyada yerçekimi olduğuna iman eden  bir kişi yoktur. Herkes elindeki taşı bıraktığında yere düşeceğinden zaten emindir.
   Ben, insanın yeryüzündeki işini başaracağına iman ediyorum. Meleklerin de bilmediği o halifelik bilgisine Rabbinin izniyle ulaşacağına içimden eminim. Varsın henüz başaramamış olsun. Belki de daha elindeki taşı bırakmadığı için böyledir. Bir gün o taş o ele ağır gelecek
   Nereden mi biliyorum. Çünkü 6 günün henüz bitmediğini anlatan Levh-i Mahfuz'un doğruluğuna da içimden eminim.
Ne keçiler yedi,
Ne harekeler içerirdi.
O en büyük mucize,
Sadece vaktini bekledi.

Selam Kur'an
Selam Levh-i Mahfuz
RUH ZAMANI BÜRÜNÜR UYKUDA
    YER ÖRTER ÜSTÜNÜ MAĞARADA
Ruh, tek ve tekamül eden o.
Ne senin, ne benim ayrı bir tekamülü yok.

Zaman, bir hayalin kemale ermesi için yatılan bir uyku. İyi ve doğru olanların sayılarının artması için gerekenden daha fazla bir 6 gün yok.

Ve yerde gökte tek cinsiz hepimiz.
Alttaki satırlarda cinsiyet yok.
Adem ve Havva eşler. 
Kimsede eşsizlik yok.
Gece ve Gündüz gibiyiz.
Eşitsizlik yok. Eşitbizlik var.


Son tefsir Levh-i Mahfuz var, okunabilen.
Pekiyi kim var ona gerçekten dokunabilen?
Aşk var içinde iğne deliğinden sızan bir ışık
Geçebilir ancak oradan, kabuğu soyulabilen

Beşer Beşer yaşadık ona vardık
Onda kayboldu birimiz yokuz sandık
Baktık ki birimizin sırtında dokuz sandık
Açılınca hazine anladık, hepimiz tek candık.

( Şahsi fikirlerimin içindeki Şah'a karşı uyarayım sizi󾌵 Sinsidir o, egom kadar. Ne çok ciddiye alırım ben onu; silgi elimde silmeye hazırımdır çünkü yazdıklarını. Ne de alaya alırım ben onu; çünkü her silgi peşinden yeni bir bilgi verir bana.)

Selam ve Sevgiyle Hepimize,
CAN, DİLE GELSE KANDİLE ERSEK.
   İçimizde yanar bir kandil. Hiç sönmez bir ömür sürer. Ve o ömürde o kandile erebilenler bir ömürden de ötesine geçerler.
   İsterim ki hepibize erebilmeye kâdir olabileceğimiz bir gecemiz olsun hepimizin. Levh-i Mahfuz'a dokunabilecek kadar temiz bir kalb ile uyanalım sabaha.
SON SAAT
DÜN KİTABINDAKİ YERİNDE
YARIN DEFTERİNDE ÖNÜNDE
KALEM SENSİN

DÜN DÖNMEZ Kİ SİLSEN
YARIN OLMAZDI BİLSEN
İÇİÇE GEÇEN ALEM SEN

SÖZ VERİLDİ SAAT KURULDU
YARIN ARINDI SES DUYULDU
TEK KELAM RESULE UYULDU
ADEM ALEME RAHMET OLDU

   Çok olan varlık aleminde tek olana inanmak ve çoktan teke hicretin zorlu yolculuğu. Buluştuğun anların kısa gelişi ve içinde büyüyen bir hasret. Benliğinin kendin olmadığını hissetmek. Kendi kendine sohbetler. Delinin akıllıya dönüştüğü ölümcül bir has.talık. Kişiler katındaki maskesini kesen bir deli. Konuşacak çok şeyin olduğunu düşündürten çokluk aleminde yaşanan anlamını yitirmiş bir kavga. Hiç bilmediğin bir senle tanışmanın meraklı şaşkınlığı. Acele etmenin mümkün olmadığı son saat. Son saatin son seni. Bırak artık eskiyi. Bırak ki seni yeni sana dönüştüren o kıyamette kolay yaşa o son saniyeni. Selam ve Sevgiyle dön özüne. Kulak ver sese. Levh-i Mahfuz senin içinde. Her hücrende, yumuşayan kalbinde ve cildinde.
KAÇALIM MI, YANALIM MI?
 Bilmenin yükü bindiğinde omuzlarına, yeni dolmuş bir çakmak gibisin. Ya kendini yakıp işe yarayacaksın ya da kıvılcım bekleyip dururken ne olduğunu bile unutacaksın.
 Belki kibrit belki de mumsun sen ama kim olduğun ne kadar yandığın önemsiz. Yanıyorsak aynıyız biz sebepsiz. Bu yüzdendir seni sana anlatmaya benzetmelerim yetersiz.
 Sen, sonsuz olasılıklardan doğan asi bir aşksın. Sevginle aydınlatıp ısıtacaksın. Hadi yan dostum, ışığın gerek kimine yolu görmesi için. Yan dostum, ateşin gerek kimine ısınıp da yanması için. Bırakıp da gidemezsin kendi kendine söz verdin hatırla.
 Kim olduğunu unutup yanmaktan kaçabilirsin şimdilik... Ama kim olduğunu bildiğinde ateşe sırt çevirip yanmaktan vazgeçemeyeceksin. Ve bil ki ancak o gün, sen de İbrahim gibi serinleyeceksin.
Ölüm bana miras kalmadan
ecelime mirac etsem. Bir sıkımlık diş macununda yaşayan bir mecnun daha Aşk'a varır mı bilinmez.
    AZRAİL VE DOKTOR
Azrail ile savaşmaz doktor. Çünkü bir insan için 'Ölüm' kararını Azrail de Doktor da vermez. O karar, 'Doğum' kararı gibi Ruh'un nefes alış verişidir ve özeldir. 
   Elinden geleni yap ama elinin üstünde bir el olduğunu asla unutma...
HÜZÜN NASIL BİTER?
Yaşamak istersin ama bitmez hüzün
Nedenini bulursun, hatırlarsan sözün
Bir açsan kalbini tüm muhtaç senlere
O zaman olur ayn.da bakacak yüzün

Bahane bulan aslında dedi ki bana ne
Unutabilirim sandı ve kandı kendine 
Hatırlayamadı ve onlar yandı derdine
Oysa saklıydı aradığı ilaç, onlar içinde

Bırak beklemeyi, kalabalık uykuda
Senin sesin yetmez uyandırmaya
Bahaneler çok, vicdanlar rahat
Gülümse, Tek Ruh'u hatırladınsa

Aktif sev, paylaş ki hızlansın dünyamız
Sebeplerin hepsi 'sen' de 'biz' ortağız
Zamanı gelince açılacak o perde,
Anlayıp iki hayatı, sıfırda buluşacağız.
GÖLGELENEN MÜKEMMELLİK
   Mükemmel biri yok. Eksiksiz, kusursuz olmak; bir insan için ağır olduğu için yok. Bilimde, sanatta ve sosyal hayatta çığır açan tüm o büyük öncülerin hepsi de ölümlü oldukları için yok. Çünkü insanın taşıdığı ismi ne kadar değerli olsa da hükmü sadece taşıyabildiği kadardır. Zaman, her ismin kibirle kirlenmesini kabirle temizlemeye kurulmuş bir kutsal alarmdır. 
   Anlaşılan o ki isimler gelir geçer, kalıcı olan isimler üstü olandır. Mükemmel olmak da işte isimlerin özündeki o tek elde gizlidir. İsimleri öğreten tek Rabbimize aittir. İnsan Rabbine yaklaşmak için yollar arar. Mükemmeli araması bundandır. Ve fakat mükemmeli dışarıda aramak, aynada kendini gördüğünü sanmak kadar yanıltıcıdır. Gölge, ışığın kendi eseridir, esiri değildir. Selamı vermek de değil almaktadır elzem gizem. 

Ezelden verilmiş Adem'e selamı. Aldığında İnSAn olacak ebediyete uzanan adı.

(Dikkat: Levh-i Mahfuz kaynaklı dokunuşlar içeren yazı.)󾌵
ÇÜNKÜ...
Kalabalıkta yalnız olan her aşık gibi,
İsyankar bir yetim olmalı önce insan.
Çünkü, 
Dar gelir hayat, yetmez yetime nüfus
Geniş hayalden alır o, derin bir nefes

Göğü yarıp indirmeden o, melekleri
Göğsün yarıp ona yükselmektir bu.
İkiler savaşından çekip tek tek birleri 
Eskiye ölmek, yeniye dirilmektir bu.
Çünkü,
Arzın üstünde kalmışken arzun,
Arın denir sana ve bitmez yarın.
Sevgiyle doğdu insan o rüyada
Sevmeden ölemez bu dünyada

Pekiyi buluşmaz mı rüya ile dünya?
Ve herkes neden hakikate aç?
Buluşacak...
Çünkü,
Muhammed ile Miraç,
Kur'an ile Miraç,
buRAK ile Miraç.
Levh-i Mahfuz ile Miraç.
İnanç insanı değiştirmez. Bilim insanı değiştirmez. Kitap insanı değiştirmez. Çünkü insan, kendini tanrısal bir yetenekle kandırabilen bir canlıdır. Pekiyi onu ne değiştirir? Ölüm mü? İnanın ölüm bile insanı ikna edemez. Çünkü nefs, ölümle bile ölmeyenimizdir. Pekiyi nefs nasıl ölür biz onun ölmesine gönüllü değilken? Nefsimin nefis önerilerinden neden vazgeçeyim ki? Değişim kararı ölümden sonra verilecekse yaşam niye...
ZORUNLU OKSİJEN ORUCU
  Organize gruplar içinde yaşamayan ve yüksek çıkarlar için bile olsa özgürlüğünden taviz vermeyen kişilerin sesi, sanıldığının aksine kısık değildir. Bekledikleri bir haber olduğu için çok konuşmazlar o kadar. O haber geldiğinde kanat seslerini mutlaka duyarsınız...
   Onlar, yere yakın uçan kuş sürülerinin dünyasını anlamakta zorlanan asi kuşlardır. Aslında bu sorun, yalnız kuşlar oldukları için korkusuzca daha yükseklere çıkabilmelerinden kaynaklanır. Çünkü bu yükseklik onlara olaylara daha geniş bir bakış açısıyla bakabilmeyi sağlamıştır. 
   Şöyle ki bu yükseklik, dünyalarının ne kadar büyük ve kendilerinin de ne kadar küçük olduğunu görmelerini sağlarken savaşın anlamsızlığını onlara ispatlamıştır. Ve yine yüksekte yaşadıkları zorunlu oksijen orucu da ihtiyaçlarının zannettiklerinden daha az olduğunu onlara ispatlamıştır. Bu durum ile açlığın, alçaldıkça artan yapısını anlamışlar ve oburluğun prangalarından kurtulmuşlardır.
   Şimdi, bunların farkında olmayan eski sürülerine yüksek gerçeği nasıl anlatsınlar? Anlatılabilir mi gerçekten, herşeyi bildiğini zanneden kalabalık sürülere kavgadaki oburluk? Üst gök, yere indiğinde haberleri olur elbet.
   Sürü sürü kuşların uçmaya takatinin kalmadığı ve yerlerde süründüğü o zamana varmadan önce sizi sihirli etkisi altına almış o çok çok emin olduğunuz sürünüzü terk edip yüksekte yalnız uçmaya şimdiden alışın derim dostlar.
   Kanat lazımsa Levh-i Mahfuz 'da sizi bekler kanatlar.
ISINACAĞIZ...
   Sevgili dostum. Bilir misin hepimiz ayrı bir alemiz aslında? Ve senin yaşadığın o alemde bir ben var. Bir de burada benim beynimde bir ben var. Biz temas ettikçe seninle; bu iki ‘ben' çatışarak buluşur. İşte bu ikisi arasındaki yakınlık kadar ısınır bizim dostluğumuz, uzaklık kadar da soğur . Ve sen beni değil onu seviyorsan daha çok, ben aranıza giremem inan. Ya unutup soğutacaksın beni sende ya da yine yeniden sinede ısınacağız. 
  Sana söz artı ve eksiden uzak sebepsiz sevip seni, her gün buradakine güncelleyeceğim. İyimser bir gülümsemeyle tartılardan uzak sonsuz bir hak ile buna devam edeceğim. Vazgeçmeyeceğim. Ya BİZ olacağız ya da sadece bir hiç. Ama benleri bölüşüp kaçmayacağım soğuk diyarlara. Biliyorum ki biz benleri buluşturdukça ısınacağız yavaşça. Bu sefer olmasa da hadi ekle bir sıfır daha, sonsuz sıfırlar diyarında...

AŞK'I SORDULAR

Aşk'ın bir çağrısı var mı?
Sessizliğin içindeki Şşşşşşş.arkıdır O.

Ne zaman Aşık olunur?
Zamansızdır Aşk

Nerede Aşık olunur?
Yersizdir Aşk

Aşk'ın bedeli nedir?
Bedelsizdir Aşk

Nasıl Aşık olunur?
Bedensizdir Aşk

Kime Aşık olunur?
Kimse-sizdir Aşk

Ne için Aşık olunur?
Sen.et ile sana.t için.dir Aşk.

Nedir Aşk?
Sanat için yazmak ve yaşar gibi okumaya söz vermektir Aşk

Hani Zamansızdı Aşk?
Yazarken defter, yazınca kitaptır Aşk.
Yaşarken sen, okur iken O'dur Aşk.
Bedende Ruh, ölü içinde diridir Aşk.

HERKESİ SEVEN dELİNin GÜCÜ...


 Sevgiyle değil öfkeyle isyan edenlerin arasında kalmak, ateşi ateşle söndürmeye çalışanların içinde elinde bir bardak su ile beklemek kadar komik. İlahi komedi...! Sen adamı öldürürsün.
   Dostum, bir düşünsene: Dünya'daki tüm savaşları bitirmek için her yere nükleer bomba atsan, elinde bir Dünya kalmazdı. Öyleyse kavgan kiminle...? İçimizdeki tüm savaşları bitirmeden dışarıdaki bu savaş bitmeyecek inan. Ve içimizdeki tüm savaşları bitirecek bir gün de elbet gelecek. İçimize sağanak yağmurlar yağacak. Buna tüm gücümle inanıyorum. Ne mi gücüm? Benim gücüm, hayal gücüm.
   Bir dakika kulak ver şimdi bu deliye. Belki sen de inanırsın bu hayale: Bir kitap içinde bir kitap. Biri, birinde saklı. Biri geçmişte(Kur'an), biri günümüzde(Levh-i Mahfuz) yazıldı. Gelecek ise ikisi arasındaki köprüyü kuran olacak. Ve ancak geçmiş ile gelecek birleştiğinde zaman duracak. Doğanlar ölümü, ölenler doğumu unutacak. Zamansızlığa uyanılacak.
Unutmamalı ki üst gerçekliğe(hakikat) dokunabilmektir uyanmak. Ve bu bağlamda zaman bir rüya, zamansızlık hakikattır. Zaman içinde dolaşan kimse, kim ise uyandım demesin. Dindigo'ya bir gidip gelsin.
Hepimize Selam ve Sevgiyle,