30 Haziran 2014 Pazartesi

       BEŞİKTEN MESİHE KADAR
   Biz, beşikte sağa-sola sallanarak büyüyen bir b.b.yiz. Sola-sağa konuşarak AŞ.ılaca.K eşiği işaret ederiz. Görülen ve duyulanla yetinmeyip kalbin sesini dinleriz. ASİyiz sınırlara, kalıplara ama ürkmeyesin diye de göründüğümüz gibi değiliz.
   Anlamadığınla tanışmadan önce onu sana açıklamamız gerek biliriz. Yoksa bu ürkek yapınla, çok güzel sürprizleri bile daha kutusundan çıkmadan kırmaya meyillisin kardeşim. Bunu değiştirebilmen için debbeleniriz. Alışamadığınla çatışmayı bırakman ve vahşiden yahşiye doğru yol almandır isteğimiz.
   Biz kim miyiz? İşte bu sorundur bizim tek sorunumuz. Bilmeni isteriz ki tüm alemlerdekiler yani hepimiz 1iz. O’ndan gelir, O’na döneriz. Levh-i Mahfuz tefsirinde buluşup öz İslam ile birleşeceğiz. Selam işitip kelam eden kelimeyiz. Ruh dokunmuş Rahmet dokuyan Rahimiz.
   Hepimize Selam ve Rahmet ile,
TANImaSAN da ÇOK SEVERSİN
Tanışmadan sevdiğin ve tanışınca soğuduğun insanlar olur ya hayatta. Bunun nedeni bellidir güzel kardeşim. Okuduğun bir kitabın filmini sevmemen gibi basittir bu. Kafanda yarattığından farklı versiyonları sevemiyorsun anlamı taşır. Aslında tutucu bir insan olduğunu ve inatla sahiplendiğin şeyleri bırakmaktan hoşlanmadığını sana ispatlamaktadır. Değiştir o zaman kendini. Çünkü şunu bil ki tüm tutucular; tutuklu kaldıkları dar alanlarda kafesine aşık bir kuş olarak yaşarlar.
Daha büyük sevmeyi öğren. Büyüt kalbini. Çünkü her halini, her versiyonunu sevebiliyorsan gökyüzünün; ne yağmur üzer seni, ne rüzgar. Sevmek işte o zaman başka güzelliklere doğru genleşir. Ve bu geniş hayat, Allah’ın yarattığı her hayale sevgiyle dokunmaktır. Aşktır. Değişime dönüşüme korkmadan kanat çırpmaktır. Selam ve Rahmetle gökyüzüne,
NOKTA GİBİSİN
Yalnızlığında yazarsın alın yazını.
Sesler içinden birine sürüp algını.
Ya sen, ben, o üçlüsünde dolaşırsın
Ya da rahmetle söndürürsün yangını

Kandırıldığına dair şüphelerin sesi,
Kana kana içemediğin o sevgiden.
Haksızlığa uğradığını düşündüren kin
Hak etmeyeni bile sevemediğinden.

Baktığın noktadan anlam yüklersin
Kambur sırtına sorular yüklersen-?
Korkudan sert duvarlar çekersen-!
Hepsini sevgiyle silersen-. gibisin

Yalnızken sustur her sesi
Kim olduğunu bulacaksın
Bulduğunda gerçek seni
Dolu sevgiye katılacaksın

21 Haziran 2014 Cumartesi

          DİNİ TARTIŞMALARDA ORTAK ZEMİN ETÜDÜ
İnandığım bir tartışma gerçekliği var. O da insanın tartışmayı sevdiğidir. Bu sevgi bazen fayda yerine ona zarar verir. Bunu önlemek için işin temeline inip insanların özledikleri özlerine odaklanmaları gerekir. Unutmamalı ki sağlam olan şey temelden gelendir. O temel “Ben kimim?” sorusuna verilen cevabın içinde gizlidir. Son olarak “Tartışmak, özde buluşamayanlar için vakit kaybıdır” diyerek tartışabilme denkliğinin denklemine dair denemeye başlıyorum…

1- Tanrı var mı?
Bu gerçekte anlaşamamış insanlar din hakkında hiç konuşmasın çünkü zemin yok.
Burada tek konuşulabilecek olan Tanrı’nın varlığıdır. Din değil.

2- Tanrı var ama…
Bu ama ifadesinin devamı “…var ama sadece benim/bizim inandığımız Tanrı gerçek.
Diğerleri bilmiyorlar ya da yanlış biliyorlar. Hatta Tanrı da denmez, Allah denir ya da God denir ….denir vs.”
Bu kesinlikte Tanrıyı tanıdığına emin kimseler de hiç tartışmasın çünkü sizin “emin etüdünüz” zemini fena bozuyor.

3- Tanrı bizi neden yarattı ve O nasıl ?
Bu sorularda gerçekten samimi olan birileri varsa ve “Ben” kelimesini de az kullanabiliyorsa
orada tart-ışma zemini oluşur. Bu zeminde insanlar birbirlerinin fikirlerini tartarak kendi
değerlerinin ağırlıklarını arttırabilirler. Karşılıklı faydalanırlar ve öğrenirler. İşte bu özde yani
“Öğrenen İnsan” olduğu gerçeğinde buluşanlar dışında tüm tartışmalar vakit kaybıdır..

4- Din hakkında geniş tarifler yapabiliriz ama Tanrı içeren bir dini düşünürken şu gerçekle
yüzleşiriz. İnanan birisi için din, Tanrı’yı doğru anlama yoludur. Bu yolda doğru yönü bulmak isteyenler de O’na kalpten inananlardır. Kalpten inananlar için doğru yön de yine kalbin içine doğru olur. Kalp nasıl aşık olursa inananlar da O’nu öyle bulur. O, yaşamadan bilinmez ve bilmeden de yaşanılmaz bir kelime olur. Anlat desen de anlatılmaz söz olur. Tartışmak, kalbin içindeki o kelimeye varana kadar güzeldir de sonra birden çok gereksizmiş gibi görünüverir.
Onun için tartışmak istemeyenleri tartışmalara davet etmeyin. Bilin ki onun derdi başkadır.

5- Bu din mevzusunu konuşsak da konuşmasak da bu işin sonu nereye çıkacak?
İşin sonu nereye çıkar kısmında inançlar ikiye ayrılır. Ahiret inancı olanlar ve olmayanlar diyebiliriz kısaca. Başka bir ifadeyle:
A- Dünya’dan başka çıkılacak bir yer yok. Burası son duraktır. Sonsuza dek burada yaşarız inancı. Bitmez reenkarnasyonlar ve varılmaz nirvanalar inancı da denilebilir.
B- Dünya sonrası bambaşka bir yaşam daha var. Burası tek değil bir de orası var inancı. Ahiret ya da öteki dünya ya da orası diyebilirsiniz. Farketmez.
Dünya ile noktayı koyan insanlarda ötesi olmadığı için de onlar ile orayı konuşmanın bir anlamı yoktur. Çünkü ahiret inancı olmayan ile ahireti konuşacak bir zemin yoktur.
Ahiret inancı olan dinlere gelince. Onlar da ikiye ayrılır.
a- Orası sadece kendisi gibi inananların girebileceği cennetler ve diğerlerini bekleyen cehennemler yurdudur. Orayı konuşmaya ve anlatmaya doyamaz bu arkadaşlar. Bu gruplar içinde korkutucu cehennem ve zevk dolu cennetler anlatılır da anlatılır. İnsanları bölük bölük böldükleri için yarattıkları tüm sınırlar nedeniyle burada aç kalan kardeşlerini yüzüstü bırakıp cennete gitme hayalindedirler hepsi. Benim suçum yok ben iyi bir insanım düşüncesinin onları benlik sınırları içine hapsedişinin henüz farkında değildirler ve fark edene kadar tartışırlar da tartışırlar…
b- Bu hayat ile öteki hayat arasındaki kapının ya da deliğin farkına varmış ara-fazı görebilenler. Kendini diğer insanlardan üstün ya da alçak görmezler. Tüm insanlar için eşitlik ve adaleti birlik içinden bizliğe erdirmek için uğraşırlar. Sınırlara inanmayan ve bölmeyi değil birleştirebilmeyi hayal edenlerdir onlar. Cenneti, kalbindeki tekliğin sesiyle yaşayan ve yaşadıkları her yere teklik bilincini taşıyıp “Biz Hepimiz Biriz” sesini durmadan coşkuyla haykırır bu çocuklar. Ve tartışmak yerine hep birlikte hayırlara koşarlar.

Tartışmalı Özet: Hakikat burada ise burayı konuşalım. Yok hakikat orada ise orayı konuşalım.
Eğer burası ile orası arasında bir kapı varsa kapıyı konuşalım.

Tartışmasız Özet: Tanrı ve Ahiret kısımları kapıya gelene kadar tartışılır.
Kapıyı görenler ise kapıdan geçmek için Aş.k ile yardımlaşır.

ÖZdeki rahmET.
KİM olduğu-m/n-u SİNene sor. Anlarsın ki hakikat, asla SEN’i terk etmeyendir. Hem burada hem orada daima seninle birliktedir. Orası ile burası arasındaki tek engel uzanıp açman gereken bir kapıdır. Bu kapı da ancak burada kendi başına öğrendiklerin ile kendi hakikatini değiştirmen sonucunda yaşatacağın yeni seni oraya ulaştıracak zorlu geçiş köprüsünün adıdır. O köprü, tüm eski asık suratları mutlu suretlere çevirecek olan bir Sırat’tır.
Hepimize Selam ve Rahmet ile.

13 Haziran 2014 Cuma

ANLAMI YOK…
Ölmenin anlamı yok, yaşamadıktan sonra. Ölmenin korkusu çok, bir tek kendin için yaşadığında.
Paranın anlamı yok, harcamadıkça.
Parayla yanmak çok, bir tek kendine sakladıkça.
Yazmanın anlamı yok, okuyan içtenlikle gülümseyip hayata sarılmıyorsa. Yazarken yanmak çok, karşında sandığın şeyi tanımadıkça.
Çalışmanın anlamı yok, hayallerine uzanamadıkça. Pes eden çok, hayallerini unutup canlı tutamadığında.
Aramanın anlamı yok, bulacağına inanmadıkça. Bulmaya yakın kaçan çok, inandıkları yıkıldığında.
Hiç dostun yok, kendini bulmadıkça. Bulunca dostların çok, hiç görüşüp tanışmasanda.
Konuşmanın anlamı yok, anlatabileceğini sandığında. Konuş hem de çok, sevgiyle sebeplerini anlayabildiğine.
TARTIŞMAK, ÖZDE BULUŞAMAYANLAR İÇİN VAKİT KAYBIDIR.

11 Haziran 2014 Çarşamba

      Rahman-Ruh-Rahim
Mürekkep bende,
Kalem sende.

Seçtiğini yaz,
Ol bir kelime.

Yaşamdan anladığın kadar,
Kaderini yazmaya doymaşın.

Anlattığımı anladığın kadar,
Bana gerçek yakınlığın.

Şüphelerin azaldığı kadar,
Kuvvet bulur varlığın.

Kelimemi,
Oku önce tek başına.

Düşünmek için
Zaman dolu sana.

Kelimemden,
Tanımazsan beni eğer?

Sözlerim kalbine,
Söyle nasıl değer?

Gel deme,
Zaten buradayım.

Git deme,
Uykuna kaçarım.

Seçtiğimiz,
Aynı hayaliz biz.

İç içe Selam ile,
Ruhta döneriz biz.

(. Ateist hallerinden geçerken bir kader yolcusu, Kur’an’dan şüphe etti ve Rabbine dedi ki: “Çık karşıma sesini duyayım. Okumam için bu kitabı gerçekten sen mi yolladın?”
Cevaplar yine yazıyla geldi. Anlaşılan kelimeler daima sözlerden önce gelmekteydi. Okudu yazılan açıklamayı ve Levh-i Mahfuz içinden aldığı cevaplar ile de sarsıldı. Allah’ın kelimesi olan İsa’nın da Rahmet dolu bir Rahim İnSAn kuşağı olduğunu anladığında içindeki öfkenin kıyameti başlamıştı. Artık beyninde dolaşan sorularda; nasıldan ziyade asıl olana merak ağır basmaktaydı. Yeni bir boyuta açılan kapının eşiğindeydi ve sonsuz Aş.k için eski defterine bir nokta koymaya da çok yakındı.)

10 Haziran 2014 Salı

“Din kitaplarını okuyup anlayana ateist, anlamayana dindar denir” Nicola Tesla.
—————–//——————–
Okusa da anlayamayana ateist adem.
Okusa da anladığını sanana dinidar adem.
Okuyup anlamaya çalışana sona yakın adem.
Okuyup anlayana da İnSAn denir.

7 Haziran 2014 Cumartesi

       O GÜN GELDİĞİNDE HATIRLA
Bir gün aşk ile bir hayalin peşine düşersen bunu hatırla. Dur diyenlerden korkma. Çek çekebildiğin kadar onları da hayaline ince ince. :)
Yok çekemediysen koy onlara yeni isimlerini: ÇEKİNCE …
Çünkü biz çekince bizi içine Levh-i Mahfuz:
Evlat çekincesini Nuh’tan
Baba çekincesini İbrahim’den
Eş çekincesini Lut’tan öğrendik…
Selam ve sevgiyle hepimize
Because of all DISEASE
is DI-SEA-SED of Zulkarneyn.
( DI: Latince İKİ, SEA: İngilizce DENİZ, SED: Arapça ENGEL )
         SEVGİ SİSTEMLERİ DENEMELERİ
Yazdıklarımız eski ve yeni, o ya da bu söylemiş farketmez alıntılardır. Tüm bu kelimeler topluluğunun içinde sevgi olması nedeniyle zaten copyright ALLAH’tır.
1- Gir bir bakkala veresiye defterini açtır. Bir ihtiyaç sahibinin ismini sor ve o kardeşinin adını oradan sil. İsmini sorarlarsa Ademoğlu dersin.
2- Gülümse daima. Ölürken bile. Acı çekerken bile. Hem de bile bile. Merak edip sorarlarsa “Şükretmek hemen şimdi mutlu olmaktır” Levh-i Mahfuz’da dersin.
3- Sussss ve sev. Sadece sev. Düşünmeden sev. Düşünmeye sonra başla. Çünkü sevgide şüphe olmaz ve düşündüklerimizin bir kısmı beynimizde gezinen şüphelerdir. Oysa kalbimiz severken düşünmez. Şüpheleri ve kaygıları bir tarafa bırakıp sevgiye odaklan. Düşüneceksen de nasıl daha çok sevebileceğin sistemler bulabilirsin diye düşün…
4- ……..sonsuza kadar uzasın bu liste, sonsuzda susuz bir can ve kalbinde kuru bir şüphe kalmayana dek.
      İNANIR MISIN...?
Maddenin yapı taşı sayılan atomun bombasını yapıp yüzbinleri öldürebilen insanoğluna inanıyoruz da atom altından bize gülümseyen Ruh’un gölgesi rahmet ile çalışan sevgi sistemlerinin milyarları diriltebileceğine neden inanmıyoruz?
Levh-i Mahfuz okuyun kardeşlerim, İNANIRSINIZ

5 Haziran 2014 Perşembe

ADEM VE HAVVA
Adem hiçlik içinde kendini tanıdı
İsimleri hayalde yaşayarak anladı
AŞ.ıp da Kendini Tek olana inandı
O, hayalde Rahim’e düşüp saklandı
Havva sonlu hayalin hiçliğini bilmedi
Sonsuz hayatın hepliğinde bekledi
Fakat nefes olabilmeyi de çok istedi
O, hayalde Rahim’e düşenin eşiydi
Rahimde saklanan eşiyle birleşince
Rahim bir nefes sonsuzluğa verildi
Rahimde saklanan kıyama dikilince
İnsanı duyan her melek secdedeydi
Yerdeki hayal, döndü teke yüzünü
Büründü rahmetin takva örtüsünü
Havva çekebilen bir nefes oldu
Havadaki hayat buldu nefesin özünü
Ölünce kopar kıyamet derler, kanma!
Ölmediğini anladığında kopar aslında
Ölmeden ölebil ki ateşte hiç yanma!
Ölmeye değil, olmaya geldik aslında
Doğmadan doğdum deme!
Her doğuş, ölüşe gider deme!
Ölümlü mü doğar her doğan?
Sor bakalım bir de Adem’e…

4 Haziran 2014 Çarşamba

Algılarımızla oynamışlar.
Kumandayı geri almaya geldik.
Mutluluğun kanalına şifre koymuşlar.
DeCoder’ı okuyup ReCoder olmaya geldik.
 Tek kanaldan sonsuz sevgi ve aş.k Rahmetine
Ahmet olmaya geldik…

3 Haziran 2014 Salı

RAHMAN-RAHİM
Bir sevgi büyütmeli içinde insan
Yükselip buhar olabilen cinsinden
Ve kabında kalmamalı bir damlası
Aş.ka kadir olan dönüş nefesinden

Levh-i Mahfuz’a dokunmalı insan
Miraca uzanabilen bir hayalinden
Ve cann-aklında kalmamalı aması
Rahmet kaderi yazana dönüşürken
   CİNS-AN    
Herşey hayalle başladı.
Hayalde can bulan, öncesini merakı edince şu andan uzaklaştı. Böylece onun için bir geçmiş yazıldı. Ölüm bu geçmişe açılan kapıydı.
Sonra hayalde can bulan, ölümün sonrasını merak edince şu andan uzaklaştı. Böylece onun için bir gelecek yazıldı. Ölüm bu geleceğe açılan kapıydı.
En sonunda, hayalde can bulan; şu ana can kattı. Hayalden hayale atladı. Nokta içinden sıfırın sırrına ulaştı. Böylece onun için bir kitaba nokta kondu. Ölüm ona bir devrim oldu. Hayalde Can bulan, insana evrim oldu. İns-an, an içinde hep mutlu yaşamanın adıydı.
Son kitaba hazırsan Ey Can.
Levh-i Mahfuz kapağı çevrilsin.
İçindeki uyanıp, insana evrilsin.