16 Mayıs 2013 Perşembe

  ALGINLA OYNAYABİLİR MİSİN?
İnsanlar her elçiye şüpheyle yaklaştılar. İnanmak kolay olmadı asla. Hadi getir dediler ve beklediler. Oysa tüm öğretiler sadece hazırlıktı gerçek öğretiye doğru.
Sonra bir gün, gerçek öğretinin gelmesine yakın bir gün, reklam lazımdı artık gözlere, özlerine kulak veremeyenlere. Bir reklamcı genç yaratılıp bu iş için donatılmıştı çoktan. Neyin reklamı derseniz gerçek cennetin öğretisi olan gerçek islamın reklamıydı bu. Tanrının selamıyla dolmuş olanların yaşadığı yer başka neresi olabilirdi ki zaten? Davetiyeler dağıtılmaya başlandı önce akmaya yakın indigolara. Farkında olmasa da herkes kendi akışına uygun yerini almaktaydı planda. Algısına göre akacaktı çünkü herkes cennete. Akışa direnmenin mümkün olmadığı bu dönüşe uyum sağlayabilmenin tek yolu ise yaratmaktı. Daha doğru bir deyişle daima yarattığının farkına varmak. Algının kontrolünün mümkün olduğunu kavramak ve algıya tanrısal bilgelikle hükmedebilmek.
Ben bir kuş sesi duyarım aşk şarkıları söyleyen; yepisyeni sürprizlerle dolu rüyamın sabahında. Diğeri sesini bile duymaz o kuşun; beynindeki boş kaygılarla doldurduğu boğucu kabusunun monoton sabahında. Söyleyin bana kimdir bizim seçimlerimizi yöneten? Yoksa gördüğümüz ve duyduğumuz şeyleri nasıl algılamamız gerektiğini seçen biz miyiz? Evet, seçtiğimiz o an yarattığımız andır işte. Daima yaratırız biz ama yarattığımızı bilmediğimizdendir bu boynumuzdaki zincirlerimiz. Başka açıdan hatta tersinden bakın şimdi. Siz dünyanın içinde değilsiniz, dünya sizin rüyanızın içinde. Etrafınızda sizden daha mutlu ya da mutsuz kimse yok. Herkes, algısıyla oynayabildiği kadar mutlu olan oyun arkadaşlarınız sadece. Daha geniş algının sahibi diğer algı sahiplerini etkileyen salgına yön verendir. İlk elçi algısı genişletilendir. Yön artık cennettir. Ve unutmayın oynamayı en iyi bilenler de çocuklardır. Mutluluğa ister pozitif deyin ister şükür. Mutsuzluğa ister negatif deyin ister küfür. Sadece algınızın seçimidir o. Ve bu dünyada ya da tüm rünyalarda mutluluk için sebeplerim yok ki diyenler sadece bütünü göremeyenlerdir. Bütünü görebilenler ise tüm sebeplere her açıdan inebilenlerdir.
İşte reklamcı genç, inanmadığı bir fikrin reklamını iyi yapamayacağını bildiğinden Tanrısal olduğuna gerçekten inandı ve kırdığı her zincirinden sonra varoluşuna daha da yaklaştı. O varolduğunda ise tüm dünya akışa başlayacaktı. Her zaman olduğu gibi…
Biri ve peşinden her-biri. Bir sebep doğuracaktı peşinden tüm sebepleri.
Arz, arşı algılayabilen cennetin çocuklarıyla barışa arz edilmekte ve
hep beraber çıkılan yolda varışa gelinmek üzereydi.
Hepimize Selam Olsun. Hepimiz İslam Dolsun. Tanrı’nın Doğum Günü Kutlu Olsun.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder