14 Eylül 2013 Cumartesi

EY OĞUL

EY OĞUL,
   Ya “Yapma!”ları dinlemeyen bir çocuksun kollarından çekiştirdiğim ya da dostumsun sevgiyle dinleyen söylediklerim. Her şekilde de seni hep seveceğim.
Öğretmenin değilim asla; öğrenirken hepimiz. İstersen eğer sadece sohbet ederiz. Biriken incilerimi sunarım sana sert kapaklarımın altında. Ve dinlerim seni hep can kulağıyla.
Yalnızlığımdaki sohbetlerde öğrendim ki dostum, kimseyi mutlu edemem ben ama kimse de beni mutsuz. Ve kalbinden taşarcasına bir sevgiyi ancak kendin bulduğunda tadabilirsin korkusuz.
Eskiden üzülmemeyi beceremediğim her olayda kaçardım ben de yalnızlığıma. Onlara kızardım; hak etmedim ben bunları. Sonra, kendime kızar oldum; bırakıp gitsene onları. Daha da yalnız kaldığımda ölümü sevdim bir ara. O söyledi bana : “Sevmeden yaşamanın ne anlamı var ki. Anlayamıyorsan ve pes ettiysen hadi gel” dedi. Haklıydı ölüm. Bedeliydi sevginin tüm bunlar. Ama değerdi hepsine ve anla
dım. Bir gün öyle affettim ki kendimi ve herkesi, sevginin kendisi oldum. O zaman gördüm ki eskiden sevdiğimi zannettiğimdenmiş tüm kederim. Oysa bir köpeği sevmek istediğinde, korkup ısırdığında bile hâlâ sevebilmekmiş onu gerçek sevgi. Öğretmenin oluverirmiş o korktuğun köpek dişleri.
Kendin bulacaksın kendini ve seveceksin her anını, her yanını. Unutma ki sevmeden kendini, sevemezsin hiç kimseyi.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder