25 Kasım 2013 Pazartesi

ŞSG GELMEDEN RAHAT YOK

                ŞEYHTAN'IN SON GÜNÜ GELMEDEN RAHAT YOK HİÇBİRİMİZE,

   Özgürlüğün sınırlandığı bir varoluştur bizimkisi. Her ne kadar özgürlüğümüzü genişletmek için uğraşsak da yıkılan sınırların ardında yeni sınırlar belirir önümüzde. Hatalı olanın yönümüz olduğunu anlatmaya çalışan bir düzenek mi yoksa bu? Bu sebeple, özgürlüğün dışarıda değil içeride aranması gereken bir şey olabileceğini de düşünmekte fayda var. Belki de özgürlük, dışarıda aranılan değil içeriden dışarıya taşınması gereken bir bilgidir. İçe kapanık, ürkek olan her insanı şahlandıracak bir bilgi üstelik. Bu bilgiye ulaşan kişinin kendi barış dolu iç dünyasını dışarıda da görebilmek için öncelikle yaptığına inanması şarttır. Bu bilgi kökleşip inanç haline gelebilmelidir böylece. Çünkü insan, sadece inandığı kişidir.

  İçeride kim olduğumuza inanıyorsak dışarıya olan davranışlarımız ona uygundur. Yanlış her davranış ise bumerang gibidir bu sistemde. Düşündüğümüz kişi değilsek, beklediğimiz sonuçları da tam olarak vermez yaptıklarımız. Buldum artık cevabı diyen sabırsızın mutsuzluğa geri dönüşüdür bu. Bazen pes etsek de kim olduğumuzu öğrenmenin zorluğunda; bu pes ediş, yaşadıklarımızı değiştirmeyecek ve yaşam aynı yerden devam edecektir. Kayboluş içinde dolandığımız kendini bulma yolculuğu sona varmadan insana asla rahat vermez çünkü. Boşlukta yuvarlanmak, ayağa kalkmaktan ve düşünmekten daha kolay gelirdi aksi takdirde bizlere. Uçmak için yaratılmışlara, yer haramdır da diyebiliriz başka değişle.

   Şimdi yazacaklarımın içinde fantastik yaratıklar yok. Sadece benzetmeler var. Eskiden bilmediğim ve merak ettiğim, şimdi ise yavaş yavaş anlamaya başladığım bazı benzetmeler. Şeyhtan'ın Son Günü kitabıyla temizlenen tozlu yerler de diyebilirim kısaca. Bu yazıdaki her karakter aslında insanın ruh hallerinin tasviri. Konumuz yine özgürlük. İki ilüzyon içinde yaşarız bu yerde biz, adları cehennem ve cennet. Karanlığa cehennem, aydınlığa cennet dersek ve ikisini de tekrar ikiye ayırırsak (Karartanlar ve kararmışlar ile aydınlanmışlar ve aydınlatanlar olarak) etken ve edilgen yapıyı her yerde görebiliriz. Karartanlar, kendisi dışındaki herşeyi köle sayan şeyhtanlardır. Gizledikleri gerçeklerle, özgürce uçmalarına müsaade etmedikleri cinleriyle gezinirler etrafta. Bu cinler kanatları olduğunu bile unutmuş, unutturulmuş kuşlardır aslında. Aydınlatanlar ise tek olanı bilen ve anlatan tüm kölelik düzenlerine karşı birleştiricilerdir. Onlara İnSAn adı verilir. Onlar Adem'in isimleri öğrenmiş halidir. Ve etraflarındaki tüm kanatlı meleklere o isimleri haber verirler. Bu yüzden onların etrafında da kendi güzel kanatlarıyla özgürce uçan melekler vardır.

  Cinler, pes ettikleri yerde yanlış ipe tutunan kuşlar, bilseler o ip aslında zamk gibi yapışmakta kanatlarına. Şeyhtanlar; bildiği ipin sağlamlığına emin, cinlerin alkışlarına bağımlı olmuş ve o ipe en çok yapışmış kuşlar. Aydınlatan kuşlar, kanat çırparak etraflarını rüzgara boğan havalanmış kuşlar. Gözleri gökyüzündeki tek ipe odaklanmış kararla uçmaktalar. Aydınlananlar, o rüzgarın etkisiyle kanatlarının farkına varan şaşkın yer melekleri önce. Her melek havalandığında ise o da bir aydınlatan artık. O da özgür bir kuş, aynı hedefe doğru uçan. Işık ona dokunmasa bile ışık verir misali özgür üstelik.

  Kimi zaman herkes mutlu fakat içindeki o derin boşluğa anlam verememekte hiçbiri. Mutlu olmak kişisel elbet ama o derin boşluk kişinin sandığı kişiden daha derin bir kişi olmasında saklı aslında. Bu yüzden mutlu olana tam olarak yetmiyor o sığ mutluluk aslında. Devamlılığını nasıl yakalarım sorusunun peşinde durmadan. Aradığı cevap kim olduğuna daha derinden baktığında gözüküyor ona. Tek olan hakikate bakan gözleri bir etmeye and içiyor her yeri.

   Anlıyor ki mutluluğundaki eksik; tüm diğer kardeşleri. Herkesi cennete taşıyana kadar huzur yok şimdi ona. Çoğalamayan mutluluğun yarım kalmış bir iş olduğunun farkında artık. Kanat çırpıyor daha da kuvvetle, daha da kuvvetli rüzgarlar için. Güzel olan ne varsa üstü tozlu, açılsın şimdi bu rüzgarla. Ve kim varsa elinde zincirle gezen kibirli, yıkılsın yine bu rüzgarla. İnanıyorsak eğer gerçek uçmanın duasına, haydi hep birlikte davranalım dostlar kanat çırpmaya. Levh-i Mahfuz rüzgarlarını hissetmeyen kalmayana kadar bu dünyada.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder